7 Nisan 2010 Çarşamba

in sugar town!



son zamanlarda izlediğim en güzel romantik-komedi filmi diye işte ben buna derim!
uzun zamandır izlenmesi gereken filmlerimin arasında öylece beklerken buakşam -nihayet- kendisini izlemeye karar verdim..ve sonunda dedim ki: aman yarebbim!neden bu kadar geç kaldım bu filmi izlemek içinnn??neden?neden?neden?[olayı fazla dramatize etmeyeyim:]

gerçekten çok hoş bir filmdi..klasik sıradan gibi görünen bir olayı öyle güzel anlatmışlar ki beklediğim romantik komedi tarzının 1500km. ilerisinden gidiyordu kurgu doğrusu.
son zamanlardaki filmlerde geçmiş-gelecek arasında gidip gelen olayları izleyiciye taşıyan sahneler ağırlıkta zaten.
bkz.dizi.film -Lost-

ama bunun çok ayrı bir tadı vardı..baştaki romantik olaylar sonunda öyle bir realiteye bağlanmış ki yandan yandan gülümseyerek bitiriveriyorsunuz filmi..ve birden ayaklarınızın yerden yükseldiğini, pamuk görünümlü pembe bulutların arasına karışıtığınızı, cennetten envai çeşit huri'nin etrafınızda arp çalarak dolaştığını hissederken buluyorsunuz kendinizi..ya da birden filmden esinlendiğiniz trenle seyahat faslının başkişileri oluveriyor, güneşin yemek yediğiniz kompartımandaki taze filbarilerin üzerine yansımalarını fotoğraflarken, kulağınızda the smiths'ten please,please,please..şarkısına hafif tempo eşlik ediyor ve kırlarda otlayan sevimli inekleri, koyunları ve onların çobanını görüp kollarınızı yaya.yaya el sallayıp kahkaha atasınız geliyor..[en azından benim için öyle oldu:]
-yalnız romantik bir perspektiften pastorale geçiş ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi..hele ki kulağımdaki sesle-çoban kontrastı ancak bu kadar uyumlu olabilir.-

velhasıl-ı kelam; romantik-komedi tarzını sevmeyenlerin bile zevkle izleyebileceği bir film..
tavsiye ederim efenim.
buarada filmin görselliği, kahraman kızımız summer'ın giyim-kuşamındaki 60'lı yıllara has o vintage kokusu, ve müzikleri beni feci etkiledi. an itibariyle nancy sinatra'nın suger.town isimli o nadide ve kımıl kımıl şarkısı dudaklarımda dolanıyor ;)
hemen usulcacık buraya trailer'ını koyuyorum..tek tıkla ulaşabilirsiniz ;)


ve bir diğeri de tabii ki "summer hatun kişisinin" -şu.şu.şu.şu.şugı taaauunn- nağmeleriyle beni derinden etkileyen bu sahnesi oluyor efendim :)

ehh madem bu kadar sugar town dedik..buyrunuz gece gece kulaklarınızın pası-kiri silinsin a dostlar :)

nancy sinatra/sugar town

5 yorum:

eda bayraktar dedi ki...

şu şu şu şu şu şu şu sugar town der..benim bloga bi bakarsan sevinirim..

Meral Erdoğan dedi ki...

yarin icin mönüye bu filmi ekledim yesocan'im :)

sevgiler,

Halil İbrahim Öztürk dedi ki...

Kelimesi kelimesine katılıyorum. Son zamanların en güzel filmlerinden biri. Kurgusu çok hoş, lakin senaristin o antikaderci yaklaşımları dışında. Neyseki filmin güzelliğine hiçbir şey gölge düşüremiyor.

Açıkça bu filmden sonra sıkı bir The Smiths hayranı oldum diyebilirim. Asansördeki parça -tam hatırlayamadım ama- "to die by your side is such a heavenly way to die" süper bir şarkı. Müthiş bir 60'lar hayranlığı aldı başını gidiyor, hadi bakalım. Aralarındaki Beatles atışması/çekişmesi çok hoşuma gitmişti. 'İkea sahnesi' çok güzeldi"The sinks broken":))
Bir de en son iş görüşmesinde esas oğlanın, kızın adının "Autumn" olduğunu duyduğunda ekrana bakışı tam bir sondu yani. Israrla isteyiniz/izleyiniz/izlettiriniz efem.. :))
esenlikle...

pudrakokusu dedi ki...

şu sıralar elimde bir sürü film birikti, bir sürü de alınacak :)
izlemeyi en fazla istediğim ise bu film. demek çok güzel hmmm...izlemeli öyleyse bir an evvel ;)

küçükhanım. dedi ki...

edacım baktım bloğuna tatlım ;)

meralcim: tavsiyem pek bir şiddetli beğeneceğinden hiç şüphem yok :)

öztürk: film konusunda iyi bir yorum gücünüz var maşallah..ben sadece hoşuma giden bir filmi izlememiş olanlara da tavsiye etmek istedim..yorumunuz için teşekkürler ;)

pudra kokusu: izle!izle!izle! :)