29 Haziran 2018 Cuma

writing.more



Yazmak, okumak, üretmek iyileştiriyor. Yazdıkça daha çok yüzleşiyor insan yaşadıklarıyla. Yüzleştikçe de hafifliyor. Sonra daha çok yazmak istiyor. Yükü ağırsa hele, kaçışı yazmak oluyor. Yazdıkça hafiflemek. Okumak da başka bir kaçış yüklerden. Beyinde ağır basan düşünceleri, olayları, kişileri bastırıyor, öteliyor, unutturuyor. Kısa süreli belki ama soluk soluğa peş peşe okuyunca buna da fırsat kalmıyor. Hem okudukça kendine çok başka bir ben katıyor insan. Karakterleri özümsüyor. Onları taklit ediyor bazen. Bazen de kızıyor saçma diyor. Yine de okumanın iyileştirici, şifalı gücünden faydalanıyor. Son günlerin en popüler kelimelerinden biri olan üretmekte sıra. Üretmenin de kendinden önce vurguladığım yazmak ve okumaktan hiç bir farkı yok bilakis onlardan bir adım önde kişiyi iyileştirme yolunda. Kanalize olduğun bir uğraşın sonunda ellerinin arasında tuttuğun şey her neyse seni daha da teşvik ediyor bir adım ötesine. Hele ki fayda sağlamışsan hele ki birilerinin işine yaramışsan hele ki iyi bir şeylere hizmet ediyorsan seni tüm dertlerden, sıkıntılardan uzak tutuyor üretmek dediğimiz şey. Çok geniş bir yelpazesi var üretmenin. Fikir üretmek, sebze üretmek, el ürünleri üretmek, yemek üretmek, bilinçli bir şekilde insan üretmek de dahil ve daha sayamadığım pek çok şey..Tüketmek her türlü kaynağı yok ederken üretmek daha şifalı ve etkili insanın kendini bulma yolunda.. Etrafındaki maddi manevi yükleri silkip atmakta hele birebir.

Kafamın içinde son günlerde sık  sık tekrarlanan cümleler böyle.

Mayıs ayını dopdolu geçirdik. Zaman nasıl aktı gitti hayattan fark etmedik. Haziran da kendi temposunda bazen hızlı bazen yavaştı. Sonuna gelmişiz bile. Son zamanlarda yaşadığımız bu hızlı tempo için bir tablo yapacak olursam kaba taslak;

27 Mayıs Pazar              ==>  English Night Show
9 Haziran Cuma            ==>  Karne Töreni ( O hafta full karne hazırlığı, all stars sinema etkinliği vs.)
14-17 Haziran Arası      ==> Ramazan Bayramı. İğneada'da hayatımın ilk kamp deneyimi.
18-22 Haziran Arası      ==> Yaz Seminer Dönemi ( Bu hafta full Neva'nın doğumgünü hazırlığı)
23 Haziran Cumartesi   ==> Neva'cımın 4.Yaş Günü Partisi :)
24 Haziran Pazar           ==> Erken Seçim günü :(

25 Haziran Pazartesi nihayet 2 ay sürecek olan yaz tatilim resmi olarak başladı. Neva'mın okulu 30 Haziran'da biteceği için onu okula bıraktıktan sonraki saatleri kendime, evime vs. ayırmayı hayal etmiştim lakin işler planladığım gibi gitmedi. Kuzucuk hastalandı ve toplamda 2 gün gidebildi okuluna.Kısa süreli bir ateş, öksürük ve halsizlikten sonra kendine geldi. Okula gitmediği için sevinçten iyileştiğini düşünüyorum. Daha 4 yaşında ama o da ne yazık ki tatil hasreti çeken bir küçük talebe olmuş bu sistemin içinde :(
Bay B.O. şehir dışında eğitim için. Hayatımızın çok önemli bir dönemini de yaşıyoruz son günlerde aslında. Kendisi görevde yükselme sınavını başarıyla geçti ve hatırı sayılır bir sıralamayla müdür yardımcısı olmaya hak kazandı. Gönlüm hep eskiden beri İstanbul'dan gitme, sakin bir ege kasabasında kendi müstakil evim içinde mutlu mesut çocuklu bir hayat sürmekti aslında. Bu hayale kavuşabilmek için şans ayağımıza kadar gelmişken bu hayali gerçekleştirmeye yalnızca kendimin hazır olduğunu görmek, alınacak kararların sonunda karşılaşılacak her türlü maddi manevi kazanç ya da kayıpta tek bir sorumlu olarak benim karşı karşıya kalacağım anlamına geldiği için bu hayali biraz daha ertelemenin şimdilik iyi bir fikir olduğuna karar verdim. İçinde yaşamaktan her geçen gün daha da yorulduğum, bunaldığım bir İstanbul var. Niyetim tertemiz. Bu kirli ve kötü şehirden uzaklaşmak. Tertemiz, herkesin birbirini tanıdığı küçük bir yerleşim yerinde çocuğumu daha mutlu, daha tatminkar, daha üretken bir şekilde yetiştirebilmek. Herkes biliyor ki İstanbul  her geçen gün kan kaybeden bir yoğun bakım hastası gibi canından, güzelliğinden, pırıltısından kaybetmeye devam ediyor. Tüketme eyleminin bu kadar hızlı yaşandığı bir şehir olması kendisinden soğumada birinci sırada. Evet kendimizi durduralı, tüketimden kaçınmaya başlayalı çok oldu. Lakin sosyal çevre, içinde yaşadığın toplum seni olmasa da yetişmekte olan küçük bir insanı etkilemekte ve sen kendi kuralların ve yaşam tarzınla bunun önüne bir noktaya kadar geçebilmektesin. Velhasıl, biraz daha bu anlamda olgunlaşmayı sürdürerek İstanbul'daki yaşamımıza bir süre daha kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu süreçte daha sık şehir dışı kaçamakları ve sakin orman gezileri ve konaklamaları düzenleyeceğimiz ortada. Hakkımızda her zaman söylediğim gibi hayırlısını diliyorum..

Uzun zamandır kitap okumaya da ara vermiştim. Daha doğrusu vakit bulamıyordum bu çok sevdiğim şeyi yapmaya. Okul, ev, koşturmaca içinde sadece sabah erken kalkıp akşam geç yattığımı(sızdığımı) hatırlıyorum bu dönem. Bu sebeple hevesle elime aldığım her bir kitap yarım yamalak okumalarla bir köşede bırakılmıştı. Tatilim başlar başlamaz günümün en uzun kısmını okumaya ayırdım. Önce dostum D.ye armağan edeceğim kitabımla başladım. Cumartesi günü Tasarım Pazarı kurulacak Beylerbeyi'nde. Orada kendi çalışmalarını sergileyeceği ve satışa sunacağı bir stant kuracak kendisine ve bu kitabı hediye edeceğim ona. Sonrasında işe yarım bıraktığım kitaplarla başladım. Psikodrama, Montessori, Doğa ve Çocuk temalı kitaplarımın okumasını yapacağım önümüzdeki hafta içinde. Kitaplığımda hevesle alıp okumadığım onlarca kitabım var.. Sırayla okumayı heyecanla bekliyorum :)
Bu arada okuldan öğrencilerimle oluşturduğumuz bir grubumuz var. Onlarla da ortak gidiyoruz kitap okuma konusunda. Birlikte Kitap Takas günlerine başladık. Bu da bu yazın bereketli geçeceğine dair güzel bir olay.. Hem onlar hem ben soluk soluğa okuyoruz kitaplarımızı. Bilgi paylaşıyoruz yorum yapıyoruz eleştiriyoruz derken aslında geleceğin küçük kitap eleştirmenlerini yetiştiriyoruz. Bu yaz için güzellik ve umut vadeden bir etkinlik bu :)

Tatil planların yok mu peki? dediğini duyar gibiyim. Ne yazık ki bu yıl planlı, programlı bir yaz tatilimiz yok. Yakın dostlarımızın yazlıklarına hafta sonları gidip hem onlarla vakit geçirmeyi hem de tatili değerlendirmeyi planlıyoruz. İstanbul'dan ne kadar uzak o kadar iyi :(
Ağustos ayında da Karadeniz planımız var kurban bayramıyla birleştirip. Sevgili dostlarımızla ve ailemizle.
Bazen yakın çevrede bir yazlığımız olsa sıkıldıkça buralardan kaçıp kaçıp gitsek diye düşünmüyor değilim doğrusu. Yazlığı olan herkese imrenerek bakıyorum :(
Bizim de olur belki bir gün..
Hayal etmekle başlıyordu her şey değil mi?

Arayı uzun tutunca yazdıkça yazası geliyor insanın.. Hele bir de kafa sakin, yapılacak şey az olunca :)
Öyleyse bu yaz blog için de verimli geçeceğe benziyor.. Yazmayı planladığım fakat işler güçlerden vakit ayıramadığım geçmiş dönem yazılarını da inşallah kaydedeceğim buraya.
Şimdilik veda edeyim yarın sabah Nevoşkamla Gebze'ye gideceğim Kasım ayından beri uğramadım. Annemi, ablamı, kardeşimi ve yeğenlerimi çok özledim. Erken kalkmam gerekiyor.
Çok sevgimle.

Fotoğraf : Merviş // İğneada
                 16 Haziran 2018/Cumartesi