29 Mayıs 2011 Pazar

Edirne ve Dostum Hilal'in Düğünü*


Geçen hafta üniversiteden çok sevdiğim dostum Hilal'i de evlendirdik. Esramou ve Damla'dan sonra üçüncülüğü kimselere bırakmadan uçuverdi aramızdan. Sırayı Aslıkuş, Öske ve ardından Bergücan alacak. Bu yaz bol düğünlü geçeceğe benzer. Peki ya benim sıram ne vakit gelecek diye kendi kendime monologlar yaratırsam şimdilik Eylül sonu gibi bir küçük merasim sonrasında da Temmuz 2012'de benim de kanatlarımı takıp uçma vaktim gelecektir diye bir minik dipnot sıkıştırıvereyim akıbetim hakkında ^_^

Biliyorsunuz Ekim sonundan bu yana fotoğrafçılık konusundaki ilgimi ve merakımı daha tekniksel açıdan geliştirmek adına kursa yazılmştım. Uzun süredir biriktirdiğim belli başlı bilgileri ve teknikleri yavaş yavaş deneyime dökmeye başladım. Her ne kadar ekipman açısından çok çok eksiğim olsa da şimdilik iyi gidiyor. Güzel ürünler çıkıyor ortaya ve bu ürünler de az-çok/iyi-kötü yorum alıyor. Süreklilik arzeden bir çabayla kendimi daha da geliştirmeye gönüllüyüm. İnşallah bu güzel işin hakkını verecek kıvama gelebilirim.
Etrafımdaki dostlarımın özel günlerinde Paris'imle yanlarında olmak beni fevkalade mutlu ediyor. Hem anıları ölümsüzleştiriyorum hem onların en güzel hallerinin fotoğraflarını çekip armağan ediyorum. Bu da hedeflediğim yolda portfolyomu genişletecek bir durum elbette. Sevgili Hilalime de sözüm vardı ve o sözümü tuttum. 17.yy hikayelerinden fırlayan bir güzelliği olduğuna inandığım bu güzel dostumun düğününde naçizane fotolarımla gönlünü şen ettim. Sizlerle de paylaşmak istediğim birkaç karem var. Buyrun;

























Sevgili panpam Mervişim'le visky keyfi.











Otobüslerdeki mini tv.ler de kimi zaman "ayna" amaçlı kullanılabilir ^^






Arzulanan kadın.





Edire'nin simitleri hem daha büyük hem daha sıcak hem de daha leziz.


Şimdi sırada 6-7 Temmuz'da Ordu'daki kuzenim Aslıkuş'un düğünü var. Daha iyi fotolar çekme umuduyla gelin-damat-fotolu heyecanımı o tarihe erteliyorum hadi bakalım :) Görüşmek üzere si ya!

27 Mayıs 2011 Cuma

biri.



gecenin biri. yani saat biri. biri var benim yanımda. biri.



kıskanıyorum.



paylaşmıyor içindekinin hepsini.



olsa olsa anca biri.



eksik biri. yarım biri. çeyrek biri.



oysa başkasına gelince açılıyor dili.



bir bana gelince tutuluyor lal oluyor susuyor.



ben biri değil ikiyi isterim onu değil.



çok değil bir artı bir iki.




Kıskanmak ve kıskançlık sorunsalı üzerine bugüne değin gelmiş geçmiş onbinlerce yazı, kitap, yorum vd. yazılıp çizilmiş. Şimdi tutup kendi çapımda burada ahkam kesmeyeceğim. Yalnız değinmek istediğim şey, karşındakine duyduğun sevginin sende can yakmayacak türden de olsa bir kıskançlık damarı kabarttığının ayırdında olma gerçeğidir. Bu belki en sevdiğin canım dediğin belki de hiç tanımadığın görmediğin kişiye karşı duyduğun bir his olabilir. Çıkış noktası ne olursa olsun sen elinde olmadan da sevdiğin kişiyi kıskanabiliyorsun ve buna da engel olamıyorsun. O an içindeki deriler parça parça yırtılıyor, öfkeleniyor, hazmedemiyorsun. Karşındakine de tepki gösterdiğinde ondan seni rahatlatmasını, seni sakinleştirmesini, tabir-i caizse egona tavan yaşatmasını bekliyorsun ehh bunlar karşılanmadığında ya da çeyreği kadarı karşılandığında bu da az geliyor sana. Çünkü bir kadının kıskançlık konusunda içine ateş düştü mü onun o harlı yanan ateşini söndürebilmen için koca bir donanmayla/ekiple seferber olman gerekiyor. Onun bu konudaki doyumsuzluğunu ancak bu şekilde yatıştırabilmeyi öğrenmen gerekiyor.



Bazen basit gibi görünen olaylar aslında hiç de göründüğü gibi basit değildir. Hele ki karşınızdaki gerçekten ince düşüncenin artık cılkını çıkarmış biriyse işiniz daha zor. Tıpkı bende olduğu gibi. Kolay yanlarım olduğu kadar zor yanlarım da var. Dışardan göründüğü gibi değilim, herkes gibi.
Bir konuda sıkıntı yaşıyorsam içim rahatlatılana dek gözüme uyku girmez, yerimde duramam, kalbim iki yamru yumru taşın arasında ezilir ezilir ezilir de gözümden yaş getirinceye dek yakar canımı. Sonra ağlarım. Hem de deli gibi ağlarım. Kendime dünyayı zindan eder, acının en dibine batarım. Beklerim ve de. Harekete geçmem. Karşımdakinin hamlesini beklerim. Yeter ki sevgi dolu, anlayış dolu, hoşgörü dolu gelsin. Kimse dışardan göründüğü gibi değil. Hele hele olay akadaşlıktan çıkıp bir ilişki yaşamaya geldiğinde daha da zor. Yine de elmanın diğer yarısı olarak pek çok ilişkiye göre zararsız olduğumu hissediyorum. İstediğim daha çok gerçekten ilgilenilmek. Ben ilgiyi severim. Megalomanlık derecesinde değil elbet. Ama sevdiğim insanlara gösterdiğim ilginin aynısını olmasa da benzerini görmek beni müthiş mutlu eder. Salt karşı taraftan beklenilen bir ilgi manyaklığı değil bu altını çizerim. Ha şimdi diyeceksin karşılık bekleyerek mi yapıyorsun bir şeyleri ASLA! ama insan ruhunun ne istediğini ve isteyebileceğini 25 yıllık bir deneyim sonucunda az çok çözümleyebilecek kıvama geldim.



Neyse. Şu an kırgın, öfkeliyim ve bunun acısını daha fazla klavyemden almim.

Bu da bir öfke.patlaması.yazısı etiketiyle dursun arada. [ne yazmayı planlıyordum ne yazdım cık.cık.cık!]

16 Mayıs 2011 Pazartesi

balat'ın gülleri :)










































Güzel ve yorucu bir haftasonu daha geride kaldı. Yepyeni planlar, gelecekle ilgili önemli sohbetler, yaptıklarımız, yapacaklarımız derken hem gezdik hem özlem giderdik. Şimdi pazartesi sendromunun en yoğun hissiyatıyla bu postu yayınlayıp okula gidiyorum. Herkese mutlu bir hafta diliyorum ^^

14 Mayıs 2011 Cumartesi

heyy!!

Ben şimdi istanbul'a gidiyorum. Geri döndüğümde cebimde onbinlerce fotoğrafım ve çok özlediğim bir dostumla geçirdiğim harika zamanlar olacak. Bir de sürpriz bir misafirim var. Sabah feribotu kaçırmış ve gelmekten vazgeçmiş olsa da msjlarımla kendisini fazlasıyla taciz edip akşam feribotuna atlayıp gelmesi için çalışıyorum. Bilirsin, 5dk.ya değişir bütün işler.
Şimdilik orevuar :)

10 Mayıs 2011 Salı

i have been somewhere somehow with somebody.


Bir istanbul. İçinde turuncu saçlı bir misafiri var. Arada bir uğruyor, kapısını çalıyor ve istanbul onu hep o güleryüzlü anaç tavrıyla kemerli kapısından içeri buyur ediyor. Küçük kız gezip dolaşıp eğlenip mutlu olup o hiç sevmediği evine geri dönüyor. Ama her seferinde istanbul'un bilmediği görmediği belki de görüp de tekrar be tekrar sevip hayran olduğu güzelliklerini buluyor onda.
Mesela bu kez çok yeşillikli bir yerdeydi. "Burası gerçekten istanbul mu?" dedirten şaşkın cümlelerle gezdi durdu. Yolda otlayan inekler, koyunlar, kuzular, buzağılar, çoban nineler vardı. Bisikletli sporcular ve onları davul-zurnayla karşılayan köy halkı, yol kenarlarında kıpkırmızı kesmece karpuzlar, seyirlik tadlar. Az fotoğraf var ama bu kez. Arabadan çekebildiğim bir kaç kare. Olsun nefesimle içime doldurduğum ve gözlerimle bayram ettirdiğim bir doygunluğum kaldı yanımda. Bu da güzel, çok güzel!



























Haftasonlarım bol fotoğraf/özlem gidermece ve bilumum güzel işle dolu dolu geçiyor. Haftaiçlerimse yoğun bir çalışma temposu [gerek okul/gerekse de kpss] derken kendime zamanım kalmıyor. Gelecek hafta ve daha sonraki haftalarda da hep planlar, kavuşmalar, düğünler, dernekler, fotoğraf çekimleri ve bilumum güzel şey var. Bunun yanısıra evimizde hummalı bir tadilat işi başladı. Tüm eşyalar, ıvırcık zıvırcıklar toparlanacak, boya-badana işleri, yerlerin yapımı, kapılar vs. derken komple bir yoğunluğun içine giriyoruz. Haftaya kardeşim de geliyor askerden. [5,5 ay ne çabuk geçti harbiden yahu hala anlamış değilim!] Evimiz dolup dolup boşalacak. Tüm bu hengameye göğsümü gerdim bekliyorum hadi bakalım!



Güzel haberler ve fotoğraflarla geri döniciiimmm hatta kal sevgili bilok :)

3 Mayıs 2011 Salı

i wish i were a bird in the blues skies.









Gün ılık başlar. Bir kuş cıvıltısı uzanır yanıbaşına kalk der. Gün aydın, gün dolu. İçindeki huzursuz ruhu sav başından. İçini temiz tut. Esnersin başta uyuşuk uyuşuk hala uyku mahmurluğu vardır üzerinde. Gözlerinin biri açılırken diğeri kapanır zihin de bulaşık, kargacık burgacık. Ama istek vardır gece yatmadan evvel. Erken yatılıp erken kalkılacak, enfes bir kahvaltının ardından sorumluluk başına geçilecek ve bunu yaparken de tempo ve enerji en yüksek noktada tutulacak. Zor değilmiş. Bir kez daha gördüm.

Sabah erken uyandım. Güzel bir kahvaltı ve okul için hazırlıktan sonra ders çalıştım biraz. Sonra bu harika başlayan günün tatil günü olduğunu öğrendim ve keyfim ikiye katlandı. Arkadaşlarımla Eskihisar'a gidip bol sohbet biraz da fotoğraf çektim. Lomography denen harika şeyi elimdeki 50mm. objektifle birkaç kare denemeye kalktım pek işe yaramadı ama olsun. Denemek de iyi bir şey neticede.

Sonra eve geldim. yemek yedim. Ders çalışmaya devam ettim. Biraz sıkılınca da bilgisayarın başına geçip fotoğrafları yükledim. Biraz düzene sokup yayınlamaya karar verdim. Bugün de güzelleşen nadide bir gün olarak kayıtlara geçti. Çok şükür. Objektife takılanlardan birkaç kare şöyle:




Osman Hamdi Bey'in orada resim atölyesi dönem sonu sergisini yapıyordu. Bir gezelim dedik. Güzel resimler de vardı amatörce olanlar da ama ben en çok kursiyerlerin yapmış oldukları bu paskalya yumurtaları sevdim. Emeğe saygımız büyüktür elbet emeğe sağlık dileyip ayrıldık sergiden.





Yolda kuşlardan sonra kedilere rastladım. Selam verdim onlar da bana poz.








Sonra bir balık kardeşe rastladım. Nam-ı diğer levrek efendi. Pek şikayetçi Körfez'e bırakılan tonlarca atıktan sebep. Her gün onlarca gemiye ev sahipliği yapan körfez'e çok saygısız ve düşüncesiz davranan gemilerden hal yakındı. Kendini karaya vurmak denizde günbegün eksilen oksijen peşinde koşmaktan iyidir dedi. Haline içim acıdı ve kahırla ayrıldım yanından..








Salyangozanımlar da baharı bekleşip duruyorlar. Siz daha çok beklersiniz. Yaz gelir de kurur kalırsınız yuvanızın içinde. Çıkın dışarı huuu kime diyoruumm??!!









Bir ev buldum vücudunun her yerine Balık dövmesi yaptırmıştı. Çok beğendim. Fotoğrafını çektim.















Velhasıl kelam gayet sakin, güzel ve eğlenceli bir gündü. Elifcanım ve Gülçahımın almış oldukları tazecik erikler ve kıpkırmızı, tatlımıtatlı çileklerin kokusu hala burnumda. Hayat çok yorucu bir yerlerden küçük mutluluklar yaratıp bu hengameden en az zararla kurtulmak istiyorum. İsteğim sadece bu.


p.s. Bir de sanaldan tanıdığım bir güzel insankızıyla tesadüfen karşılaştım eskihisar'da. Çok mutlu oldum/olduk. O da benim gibi fotoğrafa pek meraklı. Kursta yapmış oldğumuz dış mekan çekimlerinden birine davet ettim kendisini. Çok mutlu olacağını söyledi. Daha da mutlu oldum. Bu da günümün güzel anektodlarındandı.