30 Kasım 2016 Çarşamba

gece mesaisi.


Elbette gece yarısı yazıyorum bu satırları. Başka ne zaman yazabilecektim söyler misin? Bugün kendimle uzun bir vakit geçirdiğim bir gün oldu ama. Küçükbey sağolsun. Okuldan yorgun argın geldim bir de ne göreyim Neva'yı alıp çıkmış. ahh! Salına salına hareket etmek muazzam!
Dinlenmek.. Ayaklarımı uzatıp acık keyif yapmak. Yarım bıraktığım işlerimi helletmek sonra. 2 saat sonra döndüler. Nevam babacığının kollarında uyuyakalmış. Ama yatağa yatırınca "Anneğ!" diye bızıklamasa rutin bozulacaktı ki bozmadı. Sonrasında biraz sarıştık koklaştık uyuttuk derken yanından çıktığımda saat 11di. Velhasıl açtığım bilgisayarı kapatmayayım dedim. Pinterest'te takıldım epey. Okulda çocuklar için kullanabileceğim çalışma sayfaları falan indirdim. Neva'ya renkli çıktılar ayarladım. Küçükbey'e postaladım. Yarın çıkarıp gelsin oynayalım kızçemle evde :)
Derken bir de selam yazayım bloğuma dedim ki saat 2 olmuş. Bugünü de yedik. Şimdi bir duş alıp yatarım. Yarın Sıla'nın konserine gidicez. Okuldan direkt çıkışta alacak Onur beni. Hazırlanayım güzelce. Stres atayım acık enerjimi boşaltayım :)
İşler hep çok hep var!
Bakalım ne zaman hepsi hale yola koyulacak..
Merakla beklemedeyiz sayın seyirciler :)

23 Kasım 2016 Çarşamba

nostalgia.



Kendimi fazla vefakar, fedakar, cefakar hissettiğim zamanlardan birindeyim. Aslında bunu günde en az bir kez aklımdan geçiriyorum. Ne çok ödünler verdiğim, hayattaki gayemin nelerden nelere evrildiğinin, hayal ettiklerim dışında bir hayatı yaşamaya çalıştığımın düşüncesi falan gelip geçiyor aklımdan. Silkinip kendime getiriyorum kendimi. Bazı zamanlar ister istemez gelemiyorum kendime. Hayıflanıyorum. Üzülüyorum. Kızıyorum. Ağlıyorum. Ama değiştiremiyorum yaşananları. Sadece biraz daha içime atmak ve kendi üzüntümle ve de kederimle başbaşa mücadele etmek dışında bir şey yapmıyorum. 
Geçmişin temiz ve pırıl pırıl masum günlerindeki anıları düşünüyorum. Düşündükçe mutlu hissettiğim zamanları. Yaz tatilinde memlekette geçirdiğimiz o koskoca 3 ayları.. ve orada koşturmadan, kargaşadan, stresten uzakta geçen sakin sessiz yazları. İnek otlatmaya gittiğimiz sabah vakitlerini.. Ağaç tepesine tüneyip bağıra bağıra şarkı söylediğimiz anları. Dedemin atölyesinden yakacak olarak eve getirdiği ve bizim türlü şekillerde oyunlar kurup oynadığımız tahta parçalarının kokusunu. Elma ağacının altına dökülen yaz sonu elmalarına ağaç dallarından çubuklar takıp inek yapmalarımızı pembe saçlı darı bebeklerimizi. Pervasız, umarsız ama bir o kadar mutlu olduğumuz zamanları hatırlayıp tebessüm etmeye çalışıyorum kendimi stresin, sıkıntının ve mutsuzluğun dibinde bulduğumda. Hoş çoğu vakit böyle yaptığımda daha çok ağlayıp kederleniyorum. ( şu an olduğu gibi.) :(

Ailemle ilkokul ve ortaokul dönemlerimde çok fazla stres ve gerilim yaşamadım. Lise dönemimde maddi sıkıntılardan kaynaklanan bir gerilim vardı ama bunu da atlatmaya çalıştık. Evimizde kavga gürültü yoktu. Hele rahmetli babacımın iyi olduğu zamanları hatırlıyorum da gülerdik bol bol. Masumduk. Küçüktük. Belki de annem de yaşıyordu benim şu anda yaşadığım stresin benzerini farklı boyutlarda ama biz bilmedik, hissetmedik. Bizim için hayat güllük gülistanlıktı. 

Şimdi çok zorlanıyorum ama.
Stresin, gerilimin sıkıntının olduğu yerde nefes alamıyorum. 
Boğulacak gibi oluyorum.
Hep iyi olamaz mıyız? Ya da hakikaten bunun için çaba sarfedemez miyiz?
Bu çok mu zor?
Bir Heidi olmak, ya da Polyanna?
Bitecek mi sanki öfkelenip kızdığımızda dünyanın derdi? Bize iyi gelecek mi kırdığımız kalpler?
Neden bu kadar zor kendimizi kontrol edip sakince yaklaşmak olaylara?
Son zamanlarda çok acı çekiyorum bu yüzden.
İyi ve hoşgörülü bir insan olmaya çalıştığım için acı çekiyorum.
Ne üzücü değil mi?
Gecenin yarısında ağlıyorsam ve bu bana yaşatılan gerginlikle, stresle, sinirle alakalıysa iki satır yazmak için yataktan kalkarım elbet. Ya da kalkmalıyım ki içimi derdimi bir yere dökeyim.
Sonra da gidip duş alıp yatayım.
Belki böylesi daha iyi olacak :(

3 Kasım 2016 Perşembe

gece 1:33




Hep yapacaklarım var..

Hep planladıklarım..
Hep araştırdıklarım ve listeye eklediklerim..
Fakat yapamadıklarım daha çok..
Ne olacak bu işin sonu inan ben de bilmiyorum sevgili bloğum..
Ki fevkalade düzenli, tertipli ve titiz bir insanım..
Yetişemiyorum hiçbir şeye ve hiçbir yere.
En son yine bu konu hakkında sana sığınmış sana yazmıştım.
Yine sıkıldım, bunaldım gecenin bir buçuğunda kafamı kağıtların arasından kaldırıp sana yazmaya karar verdim.

Bahsetmedim sanırım (yine yazmıyorum yine yazamıyorum off poff!) Eylül itibariyle yeni bir okulda görev yapmaya başladım.. Evime yakın büyük bir okul. (2300 öğrenci kapasiteli wauw!) Sınıflar epey kalabalık. (min.40 kişi) İlk kez bu kadar çok zümreyle birlikte çalışıyorum. (11 ingilizceciyiz!) derken beklentilerimin ve hedeflerimin x2 katı çaba göstermeyle geçiyor günlerim.. Bir de bu yıl ingilizce öğretiminde daha ziyade flipbook'lar ya da çocuklara kendi interaktif defterler hazırlatma üzerine çalışmalar yaptırıyorum ki hitap ettiğim kitle şu an 11-12 yaş arası 5.sınıf çocukları. Şablonlar, grafikler, resimli kağıtlar, kesme yapıştırma ve diyalog kurma üzerine daha aktif çalışmalar yaptığım bir yıl oluyor bu yıl..Bu sebeple materyal araştırması ya da hazırlığına epey ekstra zaman ayırmam gerekiyor.. Elimden geldiğince yapıyorum ama yetersiz kaldığım günler oluyor bugünkü gibi..

Günlük rutinim çok net.
Sabah 8:30 (en geç) uyanış.
Nevamla oyun + Kahvaltı.
Evi toparlama.
Okula hazırlık ve evden çıkış.
Okulda 3 gun 7 saat, 1 gun 6 saat bir gün de 3 saat olmak üzere ders anlatımı, fotokopi çekimi koşturmacası falan derken her akşam saat 7:30 da eve dönüş.
Yemek + Nevayla oyun.
Gece uykusuna hazırlık ve Neva'yı uyuturken bir de bakmışım sızıp kalmışım. Uyandığımda saat genellikle gece yarısını çoktan geçmiş oluyor.
Bu rutin haftasonları da Nevayla parkta bahçede, arkadaşlarla ya da aileyle geçiyor.
Yine yorgunluk yine işlerin birikimi derken..
Ayy yoruldum anlatırken.. :)

Bu satırlarımı da yine böyle rutin bir gecenin sonunda Nevamın yanında sızıp kalmışken kendimi yataktan zorla kaldırıp halletmem gereken işleri tamamlamak üzere bilgisayarın başına geçtiğim bir zamanın son demlerinde yazıyorum :)
Yine bir sürü yapılacak tamamlanacak işle son vereyim yazıma..
Dilerim en kısa zamanda yine yazarım ama bu kez yazımın içeriği ertelediğim yaz tatili fotoğraflarıyla geçirdiğimiz 2016 yazına dair anılardan oluşur ve ben işimi gücümü az da olsa tamamlamış güzel bir şeyler yapmış olurum :)

see you soon my dear blog!

photo: Yeni okulumdaki sınıf öğretmenliğini yaptığım tatlı 5D sınıfı öğrencilerimle ben :)

2 Ekim 2016 Pazar

yeni bir dönem ve başlangıç.

Son günlerde yaşamış olduğum değişimleri, son zamanlarda aklımda deli gibi dönüp dolaşan fikirleri, ardımızda bıraktığımız koca bir yaz tatilinden geriye kalan anıları ve fotoğrafları, hayallerimi ve daha pek çok şeyi uzun bir başlık altında hazırlamam gerekiyor. Daha çok yazmak, daha çok kendimi satırların ardından anlatmak ihtiyaç duyduğum en gerekli şey şimdilerde. Ama o kadar zamansızım ki, 24 saatlik dilim bana o kadar az geliyor ki, o kadar doluyum ki (her anlamda) ister istemez erteliyorum kendimi, planlarımı..Günlük rutinleri yerine getirmek için koşturup duruyorum sağa sola.. Oysa sabah ezanından sonra uyumasam güneşin doğuşunu izlesem kalkıp koşsam 3-5 km. sonra eve gelip ılık bir duş alsam sonra sıcak bir demlik çay ve kahvaltı..Ev ahalisi uyanana dek biraz sessiz ve kendimle kalsam.. çok zor değil ama hiç halim dermanım yok bu deli gibi istediğim şeyi yapmaya.. İnşallah en kısa zamanda yaparım..İnşallah en kısa zamanda istediğim enerjiyi kendimde bulurum ve harekete geçerim..
Şu an okuldayım..
Veli toplantısı için bu güzel pırıl pırıl pazar sabahında Nevamı babannesine bırakıp geldim okula..
Buradan çıkmam saat 2 yi bulur derken bir bakmışım akşam olmuş..
Hayat bir şekilde anlamadığım bir hızda akar gider vs.

10 Ağustos 2016 Çarşamba

think about.



ne düşünceler ne düşünceler..
hep düşünceler..
yapmayı planladığım ama nereden başlayacağımı bilemediğim onlarca şey..
son yılların en sıcak zamanları sanki şimdi buralar..
serinlemek için saat başı soğuk suyun altına atıyorum kendimi..
klima yok evde..olsa da bence geçici birkaç saatten ibaret olacak..
sonrasında yine vücudumdan buhar çıkmaya devam edecek..
bu yıl tatil planımızı ertelemiştik yaşanan korkunç darbe olayından sonra..
iki gün evvel yıllık izin yasağımız kalktı ve hemen rezervasyon yaptık Alanya'da bir otelde..
ama ay sonuna doğru gidiyoruz.
böyle olunca birkaç vakit daha bu berbat sıcaklarla mücadele etmek zorunda kalıcaz.
benim de halletmem gereken işlerim var aslında..
tatile gidene dek  onları da bir esin perisi gelip bir çırpıda beni kendime getirebilirse tamamlamayı çok istiyorum.
özellikle albüm baskıları verilmesi gereken fotoları düzenlemek!
ahh elim bir türlü varmıyor..
ama biliyorum yumurta kapıya dayanınca tutuşa tutuşa yapıcam şimdi rehavete devam..

kuzenim Özge benimle..
3 aydır bende kalıyor.
hostes oldu yavrucum..ailesi İstanbul'da yaşamadığı için burada bir eve çıkana dek bana misafir ettik kendisini..
uçuşları da başlayalı 2 hafta oldu..
bir iki aya kalmaz bizden de uçar minnoş :)
son zamanlarda onunla akşamları Nevayı uyuttuktan sonra balkona çıkıp müzik dinlemek bilgisayardan yeni/eski ne varsa dinlemek en sevdiğimiz şey..
yanında ev yapımı çeşhur frappelerimizle..
herkes uyku için odasına çekildiğinde de bilgisayar açık dururken "Hadi!" diyor içimdeki ses blogunu ç ve iki satır bir şeyler yaz an'a dair..
ben genelde girip son güncellenen yazıları okuyorum..
son moda blogger lardan çok eski canım bloglar takip ediyorum..eskisi kadar kimse bir şeyler yazamasa da yazanların kapısını aralamak da mutlu ediyor..
modum gelip iki satır yazdığım da oluyor şimdiki gibi..

aklımda çok  şey var ama pratikte hiçbir şey yok..
ay sonuna dek en azından yarılasam yapacaklarımı iyi olacak malum Eylül'ün 1 inde işbaşı bize..
hem de bu yıl ne olacağını, nerede olacağımı bilmeden başlayacak bir yeni dönem!
hafif korku, tembellikten silkinip sıyrılmam için aslında çokça sebep..

neyse bakalım..
okumakta olduğum son zamanların favori kitabı OKULSUZLUK un son 10 sayfasını da bitirip sonra yatayım..
yine yazarım..

photo: her yazıma bir fotom olmalı..fotosuz yazı eksik gibi geliyor..alakalı yahut alakasız fark etmez..  foto olsun yeter. Güzel kızımın bu fotosu da bir öğle uykusundan önce yaptığı banyo sonrası foto..
tarihini net hatırlamıyorum ama 1 hafta evvel falan :)

2 Ağustos 2016 Salı

geçmişe yad.



son günlerde her şey beni çok çok çok duygulandırıp ağlatabiliyor. en ufak bir durum bir insan bir fotoğraf bir şarkı vs. yaşlandıkça geçmişe olan özlemim katlanıyor ve kendimi sürekli geçmişle ilgili konuşurken buluyorum. eski dostluklarımız, eski yaşantımız, ailemle geçirdiğim 26 yıl, baba evim.. kendime sevdiğim adamla bir yaşam kuralı 7 ekimde 4.yılını tamamlayacak. (birlikteliğimiz 26 martta 10.yılını tamamlayacak :) zaman nasıl da su misali akıp gidiyor. öyle çok yaşanmışlık, hatırladıkça bak şöyle şöyle de olmuştu, şurada da şöyle şeyler yapmıştık deyip deyip yad ediyoruz geçmişimizi. kendimi böyle zamanlarda çook yaşlı hissediyorum ama bunu yapmaya da engel olamıyorum açıkçası..
bir de geçmişte yapmış olduğum şeyleri, okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, dinlediğim şarkıları bir de 30 lu yaşların getirdiği olgunlukla yapmaya başladım..tekrar sarıp başa alıp yapıyorum..ve o zaman bana ne hissettiriyorsa yine aynı şeyleri hissediyorum nedense..tuhaf hissediyorum kendimi ve o zamanları özlüyorum deli gibi ya da başlıyorum ağlamaya..ayy diyorum yeşocan kendine gel senin hissetmek istediğin neyken ne yapıyorsun?neden böyle hissediyorum bilmiyorum ama etrafımdaki her şeyi çok yoğun duygularla yaşıyorum..küçük bir çocuğu severken, yaşlı bir amcayla konuşurken, komşumu dinlerken, küçükbeyle bir anı paylaşırken nevamla oyun oynarken, her zaman ve her yerde..
bu durum ne zamana dek böyle devam eder bilemesem de son günlerde durumum böyle :(

Foto Sultanahmet meydanı
        Ablacım ve ben
        Sene 1988.

26 Temmuz 2016 Salı

karar zamanları.




aahh ne zormuş..
annelik, kadınlık..
ne zormuş bir şeylere karar verip atağa geçmek..
ne zormuş minicik küçücük kalbi avuçlarımın altında pıt pıt atan bir yavru için yeni başlangıçlara karar vermek..
tatildeyim ama o kadar dolu ki beynim..
ne yapacağız, nasıl yapacağız, ne olacak?
Neva gün itibariyle 25 ay, 6 günlük.
hayata tutunmaya, özerklik kazanmaya başlayalı epey oldu.
fevkalade hareketli, coşkulu, enerjik bir bebek.
2 yaşını devireli bir ayı geçerken yeni yeni huylarıyla beni ve Onur'u zorluyor epey.
olumlu pek çok gelişimin yanısıra olumsuz davranışlar aslında zorlandıklarımız..
buna psikolojide sendrom diyorlarmış.
tecrübeyle sabit.
bu konu üzerine de okuyor okuyor okuyorum.
fakat biliyoruz ki tek okumak yetmiyor.
bir kriz anıyla baş etmek okuduklarımızdaki gibi olmuyor.
onu anlamaya çalışıyorum.
ve onun kendini iyi hissetmesine yardımcı olacak şeyler yapmaya çalışıyorum, yapmak istiyorum.

yeni eğitim dönemine bir ay kaldı.
bu sürede Nevamız için kreş araştırmalarına başladık.
zira gönlümüz ve deneyimlerimiz bu yıl evde anane ya da babanneyla kalmak yerine kendini dahil edebileceği bir sosyal oyun gurubunun içinde olmasından yana.
sahip olduğu enerjiyi atabileceği donanımlı bir ortamda bizden ayrı kaldığı zamanlarda daha iyi vakit geçirmesini istiyoruz..
tam gun değil isteğimiz de..
benim okulda olduğum saatler arasında gidip gelebileceği rahat ve güvenilir bir yer arayışındayız.
yaşadığımız bölgede, semtte çok farklı alternatifler yok malesef.
sınırlı sayıdaki iyi kreşleri araştırıyorum.
gecenin 2 si şu an mesela ve ben sadece daha evvelinden ismini duyduğum bir okuldan başka bir şey bulamadım.
kafam da bu sebeple çok karışık.
Nevam için karar vermek gerçekten zor olan..
Güvenli, sevgi dolu, sıcak bir yuva sadece aradığım.
biz olmadığımızda gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz ve evini aratmayan samimiyette bir okul..
daha çok minik.
ama başka şansımız da pek yok açıkçası.
büyüklerimiz de yaşlı oldukları için bu zamana dek bizi idare ettiler ama bundan sonrasında Nevamın artan ilgisi ve hareketliliği karşısında yorgun düşüyorlar ya da ayak uyduramıyorlar..bu durum da Nevam için bir dezavantaja dönüşüyor. onun iyiliği için kendini rahat hissedeceği ve keyifli ve aktif vakit geçirebileceği bir yer arayışındayım..
dilerim gönlümüzce bir okul bulur ve minik bebeğimizi gözümüz arkada kalmadan emanet edebiliriz o yere.

hayatımız Neva.
Canım kızım.
Biriciğim.


fotoğraf: geçen yıl 18 kasım 2015ten.
yer: eyüp sultan pier lotti tepesi.

22 Nisan 2016 Cuma

Ses bir ki!

Bilgisayarı açma üşengeçliğim yazma isteğimi de baltalıyor..
Hazır elimde telefon varken neden buradan yazmayayım dedim.. Biraz geç oldu bunu farkedip atağa geçmem belki ama olsun her şeyin er ya da geç bir ilki olacak elbette.. Çok kıymetli akıllı telefonumdan ilk blog postundan merhabalar!
Bir de fotoğraf yükleme işini halledebilirsem pek şükela olacak..
Yazı işi tamam da foto işi şimdilik askıda kalsın..
Aslında bloğumu da diğer sosyal araçlar gibi anlık foto paylaşım yerine döndürmek hem daha fazla fotoğrafımı ve düşünceyi derli toplu görmemi sağlayacaktır.. Bakalım hele bu ilki bir halledelim ona da gelir sıra..

Aylık fotoğraf paylaşımı ve planlı/programlı bir ciddiyetle ele almak lazım bloğu.. Arada gelinen bir uğrak yerinden ziyade disiplinle ele almam gerekiyor bu işi.. Sadece akşam Nevayla uyuyup sabah Nevayla uyanma alışkanlığımdan sıyrılmam gerekiyor.. Onu halledersek hepsi hallolur evelallah!

24 Mart 2016 Perşembe

dolunay.



Dünden beri içim bir sıkılıyor bir sıkılıyor ki sorma. 
Okulda en yorulduğum gün perşembe. Bugün ilaveten sabah Neva'yı Nunu'ya bıraktım kendisi eve gelmedi. Ekstra işlerim çok olduğu için tam gün baktı. Sonrasında çarşıya çıktım. Okuldan arkadaşımın doğumgünü vardı onun için hediye ve pasta aldım. Spora kaldığım yerden devam etmeye başladım. Bunun için tayt falan baktım kendime. Koştur koştur okula saat 12deki dersime yetiştim. Tüm gün dersten sonra resim ve ingilizce panolarını hazırladım. Küçükbey Nevoşkamı almış okula beni almaya gelmişler. Birlikte eve döndük. Küçükbey bu akşam basketbol maçına gidecekti arkadaşlarıyla. Maç saat 8deydi ve biz eve 5 te gelmiştik. Beraber yemek yer biraz ben dinlerken o Nevamla ilgilenir diye hayaller kurarken iş yerinden arkadaşları yemeğe gidiyorlarmış onu da çağırdılar. Ee tabii o da gitti. Nevamla kaldık başbaşa. 
Okuldan arkadaşım A. aynı zamanda tatlı komşum bugün hastalanmış, okula gelmemişti. Biz de Nevamla yemek yiyecektik. Dedim dur hemen ona bir paket yapayım. Ne yiyorsam ona da birer tabak hazırlayıp kızımla götürdük. Sonra eve geldik. Yemek yedik. Nevam etrafta oyun oynamaya başladı. Ben de sabahki dağınıklığı toparladım. Gardrobumu düzenledim. Nevanın sonu gelmez talepleriyle baş etmeye çalıştım derken yorgunluğumun üzerine 2 kat yorgunluk daha bindi. Sabah 8:37 de kalktım yataktan. An itibariyle oturdum bilgisayarın başına. Saat 22:20.
Aslına bakarsan yapacak bir sürü işim daha var. Makineler çalıştırılacak, yatak odada yarım kalan dolap toparlama işim tamamlanacak, elim yüzüm yıkanacak. Bilgisayarı açmamın sebebi uzaktan kuzenim Y.nin ödevi varmış. Online kaydedilip sisteme yüklenecekmiş ona yardım etmek için. Yoksa yarım yamalak işlerim devam ederken açmam bilgisayar falan. Blog da ne oluyor? Hele ki oturup yazmak.
Sıkılıyorum çok bugünlerde.
Nevamla da anlaşamıyoruz pek.
İnatçı, gergin ve sinirli.
Aynadaki yansımamı görüyorum şu an onda..Farkımız içimdeki sıkıntıyı, gerginliği, bir yere sığamama ruh halini ona davranış olarak yansıtmamaya çalışıyorum. O çatal kaşıkları fırlatıyor, kendini koltuktan yataktan küt! diye yere atıyor, bezini ya da kıyafetlerini değiştirirken tekmeler atıyor derken sabır kotamı fazlasıyla zorluyorum.
Dolunay varmış bir de.
Tüm bu yaşadıklarımdan sonra dolunayı duyunca sebebini anlıyorum aslına bakarsan.
Diyorum kendime evrenden geliyor bu haller çok takma.
Çok sıkılırsan bas git uzaklaş bir saat derin nefes ala ala yürü gel geri.
Ama döndüğümde de pek iyileşeceğimi sanmıyorum ya neyse.

Bundan sonra böyle gün içinde ne yaptım ettim arada girip yazıcam.
Atıyorum bütün gerginliği yeminlen.
Bilgisayar başına oturduğum zamanki stres eridi gitti kelimelerle..
Hadi o zaman işe kaldığım yerden devam edeyim.
Hazır Nevoşkam (zaar zoor) gece uykusuna yatmışkeni ortalık sessiz sakinken :)

19 Mart 2016 Cumartesi

zor zamanlardayız ve hepimiz nefret doluyuz!



Çocuğumu düşünüyorum. Onunla sahile ya da bir parka yürüyüşe çıktığımda herhangi bir canlı bomba saldırısına uğrar mıyım? Onu nasıl koruyabilirim? Can güvenliğimizi nasıl sağlayabilirim? diye diye kafayı yiyorum. Türkiye hiç bu kadar zor ve kötü bir durumda bırakılmamıştı. İçten ve dıştan bunca tehditle biz ülke vatandaşlarının güvenliği bunca hiçe sayılmamıştı. Anlatacak söyleyecek haykıracak o kadar nefret birikti ki içimde! Eli kolu bağlı bir şekilde korkakça evlerimizde oturmaya zorlandığımız için, sokaklarımızın artık her geçen gün kan gölüne boyanmasından duyduğumuz endişe ve tedirginlik için, ses çıkaramadığımız için, bastırıldığımız/ sindirildiğimiz/ özgürlüğümüzün şeffaf kelepçelerle bileklerimizden ayaklarımızdan bağlandığı için yazıklar olsun bize, insanlığımıza!

Çocuğum var, geleceğim var, umudum var benim!
ve benim çocuğumun güvenliğini sağlayacak adam gibi bir ülkem yok!
Yazıklar olsun milyon kere! :(

not: Televizyon başındayım şu an. Nevayı uyuttum ve geldim bilgisayarı açtım. Twitter, facebook, instagram kanallarına erişim yok. İstiklal Caddesinde yeni bir canlı bomba saldırısı oldu. An itibariyle 5 ölü 37 yaralı. Geçen hafta Ankara patlaması 37 ölü yüzlerce yaralı. Daha geri bir tarihe gidemiyorum zira bu kaçıncı! Bir ülkedeki istihbaratın bunca başarısız bunca rezil bunca rüsva olmasını aklım almıyor..Hele ki o istihbarat örgütüne mensup kişilerin yüzleri kızarmadan hala bu görevleri nasıl icra ettiklerini hiç almıyor!
çok öfkeliyim, çok üzgünüm.
çok çok çok çok çooooookkk!!! :(((

3 Mart 2016 Perşembe

yeni baharın ilk yazısı.

Saat olmuş 12. Ben gece yarısı klavyenin başındayım. Var olan onlarca işimden birkaçına şöyle azar azar bakıp yarım yamalak hallettim. Tam kapatıcam Neva ağladı. Gittim emzirdim. ( 20,5 aylık ve hala emiyor evet!) Döndüm açık pencereleri kapatıp öyle kapatayım bilgisayarı. Gmail hesabımı görünce dedim gel bir bloğa bak belki içinden gelir iki satır yazarsın. Sabah erkenden kalkıcam. 7 saat dersim var aralarla beraber 10 saat okuldayım. Gözümde büyüyor şu an. Aklım yatak ve uykuda. Yüreğim satırlarda yazsam da yazsam diyor. Ama ben ikisinin de kalbini kırmadan buraya içinde bulunduğum şu anı anlatıp gidiyorum yatağa.

Mart sonu başlayacak ve Mayıs'ın sonuna dek devam edecek olan ekstra yoğun düğün çekim programlarım/23 Nisan gösteri grubum/Nevamın kabına sığmaz enerjisiyle dolu günleri düşünmezsek her şey çok şükür yolunda sayılır :)
Önce şükür sonra derin nefes al ver.
İşte bu kadar basit her şey! :)

Bilgisayarda fotoğraf işlerken 12 Aralık'ta güzel dostum Seyhanımın nişanındaki şu harika fotoyu paylaşayım da 2016 baharının ilk yazısına geri dönüp baktıkça yüzümde koccaman bir tebessüm oluşsun :))