9 Ocak 2014 Perşembe

it is time to talk about life.


Zaman geçiyor hızla. Eritiyorum avuçlarımda zorlu günleri bir bir. Farkındayım ya da değil. Merak salıyorum onlarca şeye bu boş zaman dilimlerinde. Bir gün full time kitaplara dalmışken diğer gün ardarda 3 film seyrediyorum. Doğacak bebeğim için cümleler biriktiriyorum ve ilk kıpırtısını içimde hissettiğim günden itibaren kendisine yazmaya başlayacağım defterin hayalini kuruyorum. Diyorum hele bir gideyim İstanbul'a orada rengarenk, çeşit çeşit, pırıl pırıl defterlere dokunup öyle alacağım güzel kızım için yazacağım günlüğü. Şimdi de yazıyorum ama özel paylaşılacak çok cümle olacak bunun için özel bir defter gerekli. Örgü örüyorum terapi niyetine, yoga ve aerobik yapıyorum.
Tek bir oda içinde hayatı nasıl daha etkin ve keyifli yaşabilirsem o kadar yaşıyorum. Hava berbat. Iğdır'ı hep kasvetli, dumanlı ve sis bulutu içinde yaşayan bir şehir olarak hatırlayacağım buradan gittiğimde. Sıkılıyorum çok fazla ama belli etmemeye çalışıyorum. Sürekli meşgul ediyorum aklımı, elimi, gözlerimi, her şeyimi. Biliyorum ki eğer bu sıkılganlığa odaklanırsam gerçekten çok mutsuz ve depresif bir ruh haline dönüşeceğim. Kendimi bu duygudan mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyorum.
Uzaktan telefonlar alıyorum insanlardan ve onlarla maskelediğim sesimle konuşuyorum zira beni mutlu zannetsinler. Her şey dört dörtlük ve ben çok iyiyim imajı vermekten bazen yorgun düştüğüm olmuyor mu? Elbette insanım -ve hamile bir kadınım- çok yoruluyorum böyle güçlü görünmeye çalışmaktan. Peki bunun aksini iddia etsem ne olacak? Her gün ağlasam zırlasam ve içinde yaşadığım bu zor ve kötü şartları daha da çekilmez kılsam faydam zararım kime dokunacak ne olacak? Elimde koca bir hiçle ortada kalacağım. Pozitif düşünce işte durumun artılarını eksilerini ölçüp tartınca ortaya çıkıyor. Her şeye olumlu ve iyi yönünden bakmadıkça bunu bir alışkanlık haline getirmedikçe mutlu olmamız mümkün değil. Herkes biliyor bunu, ben de biliyorum ve yaşıyorum.

Haftada 1 tam gün 1 de yarım gün tatilim var. 19 saat  derse giriyorum. Öğrencilerim vasat. Zevk vermiyor burada yaptığım eğitim. Ücretli öğretmen yaparken bile daha keyifliydim. Dönüt aldıkça pekişiyordum. Burada öyle bir durum ne yazık ki söz konusu değil. Çocukların seviyesi ciddi oranda düşük aileler ilgilenmiyor her şeyi öğretmenden bekliyorlar ve daha onlarca şikayet edebileceğim şey! Öğretmen arkadaşlarım çok iyi özellikle A. ve G. ile çok keyifli vakit geçiriyorum. Yeni ortamım bana yepyeni ve çok güzel arkadaşlıklar getirdi kesinlikle inkar edemem. Sıkıntım öğrencilerimden yana. Çok kalmadı mayıs ayında bir problem olmazsa doğum iznine ayrılıyorum ve eşime, evime, yurduma dönüyorum ve yine bir aksilik olmadığı sürece ağustosta yapılacak eş durumu atamasıyla temelli bir dönüşüm olacak İstanbul'a. Net planlar yapmak ve kesin konuşmak büyük ahmaklık olacaktır. Ülkede her yeni gün birtakım şeyler jet hızıyla değişebildiğinden zamanın iyi şeyler getirmesini dilemek akıllıca olacak.

Burada bir kız yurdunda kalıyorum fakat çoğunluğunu öğretmenler oluşturuyoruz. Kısa süreli kalan, uzun süreli kalan derken burada da bir aile gibi olduk. Keyifli sohbetler yaptığımız arkadaşlarımız var. Her konuda rahatlıkla konuşabildiğimiz, birbirimizi eleştirebildiğimiz ve en önemlisi hepimizin eşinden, ailesinden uzakta olduğu bu yerde birbirine yoldaş olduğu ve destek verdiği bir arkadaşlık bağı kurduk. Burada da bir sıkıntımız yok çok şükür. Hayıflanmak, şikayet etmek ve depresyona bağlamak ciddi bir bencillik gibi geliyor bana. Yaşamamız gerekiyorsa bunları yaşayacağız. Yapacak bir şey yok.

Sana detaylı olarak olaylardan bahsetmeyeli epey oldu. Bloğumu aktif kullandığım geçmiş tarihleri okuyunca mutlu oluyorum. Tekrar eskisi gibi olmalı diyorum. Hayat meşgalesi vs. bunu bahane etmek istemiyorum ama engellendiğimiz pek çok şey var ister istemez. Elimden geldiğince yazmaya, paylaşmaya, not etmeye çalışacağım güzel olaylar yaşıyorum. Bunları gelecekte okuduğumda ya da tekrar dönüp baktığımda o fotoğraflara, videolara, duygu & düşünce paylaşımlarına içimi bir doygunluk hissi kaplıyor ve bundan çok mutlu oluyorum. Bu sebeple ihmal etmeden, elimden geldiğince sık bir şekilde post girmek en güzeli. Geçmişin detaylarını geleceğe yatırmak gibi bir şey bu.

Aklımda özel başlıklar altında yazacağım çok düşünce var. Bunların başında 2013 yılının değerlendirmesini ve 2014 yılı içinde beklentilerimi yazmak geliyor. Zira her yıl bunu bir alışkanlık haline getirsem iyi olacak diyorum. Beklentiler versus gerçekleşenler. Bunun dışında ikinci sırada elbette Annelik & Babalık duyguları geliyor. Bir bebek sahibi olmanın bize nasıl bir sorumlukluk getireceği, yaşantımıza nasıl bir duygu katacağını merak ediyoruz. Bunun için de uzun uzun bir yazı kaleme alacağım. Iğdır'da yaşadığım günlerden aklımda kalan beni etkileyenlerden anektodlar da cabası tabii. Her gün okuldan gelince evet bunu hemen yazmalıyım deyip yazamadığım pek çok olay var mesela. Bunları en kısa zamanda temize çekip kaydetmem gerek.
Yazma, okuma, izleme, dinleme üzerine yüzlerce şeyden bahsedebilirim sana.
Zamana yaymak en güzeli.

Uzun zamandır listelememiştim düşüncelerimi ve hissettiklerimi. Şimdi burada böyle derli toplu okuyunca ne iyi ettim diyorum.
Üzerimizdeki ölü toprağı atıp daha etkin olacağım bir 2014 yılı diliyorum hepimize.
Görüşmek üzere!
^_^

Günün Şarkısı da bu olsun:
Lotte Mulan / Valentine Song