27 Şubat 2010 Cumartesi

ode to a happy life!

gökova körfezine bisikletle kuşbakışı..birgün biz de orda olucaz dimi sevdiğim? :)
sabah erken kalktım..yeşillerle boyanıp, kırmızı yanaklarımda güneşli birgünün mutluluğu dersaneye gittim..ders dinledim..çıktım..bugün, benim blog dünyasını kendisinden takip etmeye başladığım sevgili DoDo'nun doğumgünü olduğundan ona bir güzellik yapmak istedim..çam sakızı yeşocan armağanı tadında minik bir paket yapıp adresine postaladım..umarım mutlu olur :)
sonra eve döndüm..gelirken gazete aldım ve anneciğimin hazırladığı sabah ile öğle arası brunch'ına şıp diye damlayıverdim..müzik açtım..bir yandan müzik dinlerken, diğer yandan annemle konuştum..sıcacık çay içtim (kansızlıktan ötürü mide bulantılarım nedense şöyle güzel bir çay içme keyfinden men ediyor beni:( hemencecik midem bulanmaya başlıyor.) pek tabii çayı içtikten sonra da midem bulanmaya başladı üzerime yumuşak dokulu bir battaniye alarak birazcık uzandım..sonra sevdiceğim küçükbey aradı..bıdı-bıdı onunla konuştum telefonda..mutluluğum katmerlendi..gazete sayfalarında gezinip durdum..internetten haber okumak ne kadar sıkıcı birşeyse benim için, baskıdan yeni çıkmış gibi buram buram -hakikat- kokan gazetelerin sayfalarında gezinmek de bir okadar eğlenceli ve gerçek..hele o güzelim hışırtısı yok mu aman da aman değmeyin benim keyifcağazımaaa! :)

gazetede benim için çok güzel bir haber vardı..(tabii onlarca can sıkıcı haberi okuyup biraz moral bozduktan sonra bu güzel olanı itinayla ayıkladım aralarından!)

bir önceki yazımda "bisikletime" atlayıp güzel bir tur yapmayı istediğimden bahsetmiştim..işte konu tam da benim istediğim bu güzel dilekle ilgiliydi..bisikletle turlanacak yerlerin listesini vermişler(dünyadan)..Güzel ülkem Türkiye'den de Akyaka'dan Datça'ya bir yol haritası vermişler..görsel olarak ben çok etkilendim..(haberi sizinle de paylaşmak istedim fekat nedense bağlantıyı bulamadım gazetenin internet sitesinde!-tuhaf-)

bu yaz tatili için ege kıyılarını mesken belirledik, yine :)
ama bu kez daha güney ege'ye inmek arzusundayız..bodrum, yalıkavak, alaçatı, ve bir de Gökova körfezi var gezip görmek istediğim..özellikle de gökova'yı görmek istiyorum çok büyük bir istek ve arzuyla!hem orda yamaç paraşütü hayalimi de gerçekleştirebilecek imkanların varolduğunu öğrendim..belli mi olur belki bu hayalimi gerçekleştirebilirim:)

üni.den dostlarla birlikte atlayıp arabaya gidicez..inşallah gönlümüzce güzel bir tatil yapmak nasip olur.(neden böyle diyorum grup içinde satışlar başlamış bulunmakta da ondan!)organizatörlük bana ait olduğu için şimdiden güzel ve gezip-görülesi yerleri mim'liyorum ki herşey zamanı gelince mis gibi olsun! -öhö!öhö!işimde disiplini seven bir insanım! :) -

neyse bu haberi okuyunca da baya heveslendim doğrusu..bir günümüzü de güzel bir bisiklet turuna ayırır, hem doğanın ıssız güzelliğini keşfeder hem de enerji dolu kahkahalarımızla eğlenceli bir etkinlik yapmış oluruz..bakalım zamanı gelsin hele ;)


bir diğer haber ise (kii aslında bu habere tam bir blog yazısı ayırmak daha güzel olurdu diye düşünüyorum ya neyse başladım bir kez yazmaya..devam öyleyse.) istiklal'de bulunan Alkazar Sinema'sının artık kapaacak olması..geçen gün istiklal'deyken gözüme takılan bu güzel tarihi mekanın(ve o an içimden geçirdiğim- inşallah yakın zamanda burada bir film izlemek nasip olur- düşüncesinden sonra) haberini bugün okumak kendimi tuhaf hissettirdi..hani daha evvelinde girip de bir film izlemiş adam değilim ama şimdi hayalini kurduğum bu güzel yeri belki ilerde yapılacak olan "art house" formatında gezip görebileceğim..üzüldüm ama bence gerçekten bu gibi yerleri elden yitirmeden evvel kıymetini bilip yaşatmak adına yapılması gerekenleri yöneticilerin ivedilikle yapmaları gerekirdi diye düşünüyorum..suçu, salt avm'lerin yüksek teknolojiyle donanmış salonlarına atmadan..

sanat severleri, sinema severleri, henüz bu gibi mekanları keşfedememiş olan uzaktaki insancıkları (benim gibi!), tadına varmaktan mahrum bırakan bu alıkoyma durumuna fena içerledim..ve gerçekten çok üzüldüm..belirtmekte faide var efendim :(

güzel bir haftasonu..yarın da güzel bir pazar günü olacak..
içimden bir ses herşeyin birgün daha çok çok çok güzel olacağını fısıldıyor usulcacık :)
sevgi, selam, dostlukla dolu nice güzel günlere efendim ;)
bir de günün şarkısı armağan edeyim gitmeden ehh yazının da sonuna geldiğimize göre rahat rahat dinleyebilirsiniz ;)
seni seçtim; yeni türkü/karanfil
p.s. bu güzel ve yumuşacık şarkı doğumgünü kızı DoDocan'a da gelsin ;)
photos from google!

26 Şubat 2010 Cuma

kırmızı bisiklet*

sırtıma mini-mini bir sırt çantasını takıp, içine her türlü levazımatımı da katıp yollara düşmek istiyorum..gitmek, gitmek, gitmek ve tanımadığım mekanlara rastlamak yol üstü ve karşılaştığım herşeye ve herkese en kıyağından bir selam çakmak istiyorum..
bütün dilleri konuşabilmeyi, herkesi anlayıp herkesle iletişim kurabilmeyi istiyorum..hatta dünyada yokolmaya yüz tutmuş olan dilleri de saklandıkları inlerinden dışarı çıkarıp havalandırmak, üzerlerindeki ağır nem ve rutubet kokusunu neş'em ve heyecanımla al-aşağı etmek istiyorum..

kötü medyadan, ülkenin gidişatından, sonumuzun pamuk ipliğine bağlı bir sınav sisteminin ucunda sallanıp durduğundan, toplum baskısının o can sıkıcı vehametinden, yeni yerler görmek ve keşfetmek ve elbet keyfince yaşamak için herşeyin sonunun "para" somutluğuna ve çirkinliğine dayanmasından, hayatın anlamını çözebilecek insan sayısının azlığından, akıp giden zamana dur diyecek bir icatın yapılmamış olmasına duyduğum esef ve kınamalardan...
uzaktaaa..çookk uzakta bir yer olsun ister bu naçizane yüreciğim..kabul mü?

sırtımda çantam ve çantamın bagajına da şu sevimli bisikleti bağlasam..yeter sanırım..

p.s. sevdiceğim bana öyle güzel bir söz etti ki an itibariyle içim kımıldadı resmen..evet canım-can yoldaşım..bence de sen beni cebine at ve çıkalım dünya turuna! şansa nere çıkarsa kabulüm..benim de çantamda kırmızı bisikletim var zaten sana da yeter bana da ;)

25 Şubat 2010 Perşembe

tül.


Tül

pencere yarı açık..
havada tatlı bir meltem esiyor..
krem, şeffaf çiçekli tül pencereden esen tatlı meltemle
nazlı nazlı cilveleşiyor..
bahar gelmiş hava sıcak
mor menekşeler açmış pembeyle yarış halinde..
önce ben çiçek açacağım telaşesinde sanki
bir baş üstün, havadan bakarak..
kuş kafesi masanın üzerinde
minik serçe cıvıldıyor yuvasına özlemle
ve ben satır karalıyorum kafesin yanında
neyin özlemini çektiğimi bilmeden
aynı dilden anlaşıyoruz serçeyle..
siyah ekose eteğimi astım duvara..
pileleri havalanıyor esen rüzgarla
toplamaya çalışsam da nafile
yüzü kızarıyor ekosenin rezil rüsva..
ve sonra yağmur geliyor kolunda güneş
pusette taze doğum bebekleri gökkuşağı
alıyorum kollarıma ki nasıl kıkırdıyor
gözlerime bakıyor bebek güzelliğiyle tepeden aşağı.

"üç maymun" filmini yeni izlemek nasip oldu..filmi seyrederken içimden geçen saçma-sapan cümleleri an itibariyle yazmak istedim..engelsiz-ölçüsüz-uyaksız-nasıl geldiyse..
sonra kitlendim kaldım ve gerisi gelmedi.noktayı koydum.
bunu son zamanlarda çok sık yapar oldum..
içim dolup taşarken kendimi erteliyor ve devamında ne yazık ki aynı istek ve şevki bulamıyorum kendimde..anlık yazma isteğimi şuan yaptığım gibi bastırmadan hemen kağıda dökmek en mantıklısı..evet,evet yapılacak en mantıklı şey bu!

john keats!
seni içten bir saygı ve hayranlıkla selamlıyorum buradan..
yattığın yerde huzur içinde uyu olur mu?

24 Şubat 2010 Çarşamba

düşlem.

öncelikle başlıkla alakasız bişeyler yapasım geldi..geçmişi tırtıklayıp fotoğraflarımdan birkaç tanesini yayınlamak istedim..nereden-nereye durumları?ehh bir de ç.kaleyi çok özledim bu sabah..fotoğrafları görünce azıcık içim şenlensin dedim..iyi de ettim ;)



hadi bakalım son bir kez daha çirkin olalım! bakışıyla dudak büküşümüz ;)

kendisi de benim gibi booolll boolll okuyan sevgili zuzum :)



zamanın birinde ben siyah saçlı bir hatundum ehueheuh :D

sabah erkencecik açtım gözlerimi.yağmurluydu hava..ama ben meşgalesi olan diplomalı fekat vasıfsız bir öğretmendim..vasıflı sıfatına erişebilmek adına dersanelerde KPSS diye diye dolaşan zavallılardan yalnızca biriydim..hoş onlardan çok çok kat be kat farklıydım..gözlüklerim hayatın daha anlamlı ayrıntılarını da gösteriyor! ne şanslıyım ama! :)

buaralar feci kabuslar görüyorum..hani sabah uyandım uyanmasına da nasıl bir moddayım Allah bilir..rüyalarımdan 13.bölümlük değil "alacakaranlık" tadında bir best-seller yayınlamayı düşünüyorum buaralar!
çok sıkılyorum ve dinlenmiş, -ohh mis tadında- uyanmak yerine üzerimden 500tonluk bir silindir geçmişçesine yorgun ve bitap oluyorum..uyku güzel birşey tamam, yatak -ki eğer söz konusu soğuk bir şubat günüyse- oooohhh demeyin keyfime, sıcak sıcak gömül yorgana yastığa vur uykunun gözüne gözüne ama işte kabuslarla dolu bir geceyi ardında bırakınca hiç de bu kadar keyifli olamıyorsun ne yazık ki :(

bir de sabah erken uyanmışsam şayet saat 11'e doğru ağzım 5 metre aşağılara sarkmış bir halde esneme seansına geçiyor..gözlerimden yaş akıyor bildiğin..ve bu durum feci ifrit bişey!
sonra -düşlem- aşaması var bir de işin..kafamı belli bir konuya odaklamaya çalışıyorum-bu da eğitim bilimleri konularından tut, matematik-geometri-tarih-vs.- ama aklım başka başka yerlere gidiyor..özellikle de rüyalarımda boğuştuğum şeylere..
bu şeyler; Hülya Avşar'dan tut da Bülent Ecevit'e, Petek ablamızdan bülent teyzehanıma, canavarlardan tut kuş olup uçuşuma değin türlü mekan, kişi ve şekil değişikliklerine dek varıyor..hele bir gece Atatürk'ü görmüştüm rüyamda!
amanın.amanın! ne de çok korkmuştum yaaahh!
sonra kendimi sorgulamaya başladım :S acaba eksik bişeyler mi var hayat felsefemde?
Ata'mın yolundan sapıyor muyum nee? falan diye uzuuuunn bir müddet kendime gelememiştim..sonra da görmedim zaten..görsem de şundan eminim ki insanı can evinden vurup geçen bakışlarını üzerimde hissetmenin o dehşetengiz korkusunu bir zahmet almayacağım..onun yerine Savanora'da güneşli birgün açık denizlere yol alsak, ahh o gemide ben de olsam, güneş gözlüklerimi taksam, puantiyeli mayomu giyip, şezlongun birine havlucağazımı serip uzansam..sonra Ata'm gelse selam duruşa geçsem..yalnız üzerimdeki kılık kıyafet de pek alakasız olacak şimdi yaa neyse adı üzerinde rüya bu ;)

neyse..çok geriliyorum rüyalarımdan sebep..ne yapmalı ne etmeli de kurtulmalı bu ruhani engelden?başımı yastığa koyup deliksiz-rüyasız-kabussuz bir uyku çekeceğim günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyorum..en tez zamanda beynimi dinlenmeye almalıyım..ve temizleyip paklamalı..iğrenç süprüntü parçacıklarını yok etmeliyim içinden ki rahatlayayım acık..uykularım düzene girsin..rahat-mutlu-kımılkımıl- uyanayım tazecik sabahlara..hele ki bahar mevsimi yaklaşırken..karın-kışın o miskin rehavetini üzerimizden atacakken..

öğlen sularını devirmiş bulunmakla beraber, yanımda bir kahvaltı tabağı..maydonoz,peynir,zeytin,kuşburnu.pekmezi, haşlanmış bir adet sıcak yumurta ve bir kupa dolusu sıcak taze demlenmiş adaçayı ile sizleri selamlıyoruz!

hoş bakın kendinize efendim ;)

bu atmosfere uygun bir şarkı seni seçtim The Cardigans/kiss me!
(bu şarkıyı her dinleyişimde nedense aklıma hep üni.deki 2.yılım ve sevgili ev arkadaşım çit geliyor:(gece-gündüz dinlerdik yaaa hey gidim!)

22 Şubat 2010 Pazartesi

sen&ben&BİZ*

birbirlerinden 75 km.yol uzaklığında olan sevimli çift haftasonunu mutlu-mesut geçirmek üzre yola çıkarlar..yürürler, yürürler, giderler, giderler..bir güzel yere varırlar..aslında bu güzel yer kışın tüm soğukluğuyla bürümüştür yüzünü, dışardan sevimli gibi görünse de gerçekte pek bir sevimsizdir..ama bu mutlu çiftin mutluluğuna engel değildir..birlikte olmanın o dayanılmaz hafifliği ve keyfiyle, ayakları yerden en az 30 km. havalanmış, malihülyalı başlarında bir koca şişe absolut'u sek devirmiş kırmızı ve mavi renkte iki küçük kuş dolanıp durmaktaymış..onlar da "hah-hah-hoh-hoh-heh-heh" modunda gülüp eğlenmişler tüm zaman boyunca..hoş; sonunda ufak bir tatsızlıkla hafiften tartışmışlar ama sonunda yine mutlu ve güzel ayrılmışlar..bir dahaki sefere değin..


anektodlar:


eyüp'e geçip sultanzade'de güzel bir sabah kahvaltısı yapmışlar..çalan müzik ruhlarını huşu içinde dinlendirmiş..türküler ve ney sesiyle harmanlanmış sufi bir atmosferdeymiş kahvaltıları..başta "ne bu leyyn?" deyip yadırgamış olsalar da sonrasında kendilerini müziğin ritmine bırakmışlar ve mekanı terkederken genç çiftin üzerinden etrafa yayılan nurlu beyaz bir ışık olduğunu görenler olmuş ve insanlar bakışlarını bu mutlu-"nurlu" gencin üzerinden alamamışlar -hah-hah! ;)

sinemaya gitmişler.."recep ivedik" dizisinin 3.bölümünde kah gülmüş, kah bol.bol yorum yapmışlar..'abi bu film 13.bölümde final yapar!' ;)

insanlar görmüşler..hepsi çeşit çeşit, hepsi ayrı bir iyi-kötü-çirkin..
ama %80'inde aynı şal'dan var..yes,it smells BURBERRY in istanblueberry ;)

birbirlerine -hep olduğu gibi- hediyecikler almışlar..ama erkeğin.kıza aldığı hediyenin alımı-salınımı-albenisi-işvesi-cilvesi herşeyden üstünmüş!
evet o -mamamia'dan deri kahve vintage- bir ayakkabıymış!uuu..şirin böcük kız en cici günlerde kullansıın ;)

arnavut kaldırımlarda yürümüşler..ayakkabıları taşların arasında takılmış, düşeyazlarmış..
ve yine gülüşmüşler hep..sonra da fotoğraf çekmişler..yine gülmüşler..eğlenmişler..mutlu olmuşlar..

şubat ayı'na has başlarına 3 elma düşmüş..
biri kurtlu çıkmış,zayi olmuş..
biri kafalarına düşüp sekmiş taaaa arnavut kaldırımının arasındaki karınca yuvasının deliğinden yeraltına yuvarlanmış..peşinden koşmuşlar ama yetişememişler..hava soğuk ve yağmurlu gittiğinden evlerinden çıkamayan karıncaların ekmek kapısı olmuş..tırtıklayıp tırtıklayıp yemişler tüm kış boyunca..onlar da mutlu olmuş karınları-karınca kararınca doymuş..
son elma'yı bari elden kaçırmayalım da şubat masalımız tam olsun demişler..o da gelmiş hooopp düşmüş ayaklarının dibine..almışlar 'hart!hart!' çift taraflı ısırmışlar..sonra şirin kız gözlerini Gebze'deki evinde açarken, erkek çocuk istanbul'da yine 75 km.yol ardında kalmış, gamzelerindeki çukurların içi mutluluk dolu doluymuş ;)





yola çıkarken avucunda biriktirdiği sevinçleri gökyüzüne armağan eden küçük.kız'ın elleri ;)



mutluluk onlara yakışmış..

küçük.kız öyle mutluymuş ki güneş onu kıskanmış..


sinemdan bir fotoğraf karesiymiş..

kahvaltıda hemencecik önlerinde oturdukları pencere önü.y.müş.


küçük.kız kış ayının soğuk yüzünü fotoğraflamayı çok seviyor.muş..



mutlulukları bu bulutlar kadar sonsuz olmalı.y.mış.


ve bu son fotoğrafı da küçük.kız son elmadan koccaman bir ısırık alırken gözlerini kapadığı an'da yakala.mış..sonra malum Gebze'ye düşmüş..

velhasıl-ı kelam sevgili dostlar, fevkalade bir haftasonunu daha işledik içimize..çok güldük, çok eğlendik, şimdi yeni hayallere kucak açıp onları gerçekleştirme zamanını beklemek var..kendinize hoş bakın, tatlı uyuyup-tatlı uyanın! -SEVGİ,SAYGI,DOSTLUKLA!- :)

güzel bir şarkı tuttum içimden ve dinledim gülümseyerek..

babazula- bir sana bir de bana..

19 Şubat 2010 Cuma

dost-tadı*

Tekirdağ'dan dostum merviş geldi..günü birlik olsa da fırsatımızı değerlendirelim ve ortak mekan taksim'de buluşalım dedik..öske'de katıldı bize..çok güzel dolu dolu bir istanbul günü daha yaşadık..ve öyle çok yoruldum ki aslında içimdeki düşünceleri şekillendirecek hal-dermanım olsa fazla fazla yazasım var da o takadi bulamıyorum an itibariyle kendimde..bu sebepten gün içinde yaşadıklarımızdan kesitleri fotoğraflarla anlatmak istiyorum..

bu güzel güne yakışan usulcacık huzurlu bir müzik koymak istiyorum arka fona-tüm gün kulağımda bu şarkıyla arşınladım istanbul'u-

seni seçtim Astor Piazzola/Tango-Parfume de mulher







mervişimin sevdiceği selçuk'la arasına kalp soktum bence güzel olduu ehuhehe :D


soldan sağa; yeşocan, öskecan, mervişim negişim :D







yeşocan's love of jazz music :)


başrolde oynayan sevgili İstanbul'umdan hoşuma giden bir kaç alımlı fotoğraf..













dostluk ve mutlulukla kalınız efendim :)