20 Aralık 2012 Perşembe

book of world travel.

Bugün 20 Aralık. İstanbul'a yılın ilk karı yağdı ve ben o kadar şanslıyım ki bugün evdeyim. Kar keyfini sıcacık evimde, salon penceremin perdelerini sonuna dek açıp bir demlik dolusu ıhlamuru da yanıma arkadaş edip masamda hem kitabımı okuyup hem de karı seyrederek çıkarıyorum. Uzun zamandır böylesine güzel bir keyif yaşatmamışım kendime şimdi farkediyorum. 2gün evvel üzerimde varolan huysuzluk yerini kıpırtısız bir sakinliğe bıraktı. Daha rahat nefes alıyorum şimdi. Kendimi daha iyi hissediyorum.

Kitap okumak için illa kış mevsimini beklememeli diyoruz ama uzun kış geceleri, soğuk hava-sıcak barınaklar insanda daha çok kitap okuma arzusu uyandırıyor. Bahar kıpırtıları, yaz rehaveti genelde bol dost sohbetini içinde saklayan zamanlardan oluşuyor. Son birkaç ay elime hiç kitap alamadım desem yeridir mesela. Yaz sonu, düğün telaşlar ve eve alışma sürecine istinaden bir avarelik ve koca bir boşluk var kitap okuma alışkanlığımda. Neyse ki daha fazla bu durumun beni engellemesine fırsat vermeyerek tekrar başladım okuyup yazmaya, notlar almaya, analiz yapmaya ki ben en sen kitap analizlerimi üniversitede yapmıştım. Üzerinden geçmiş koca 3 yıl. Şimdi tekrar hareketli bereketli dönemime geri dönüş yaparak bir öğrenci titizliğiyle[!] kitaplarımı okuyup analizlerini yapıyorum..

Elimde 1967 basımlı Reader's Digest Book of World Travel kitabı var. Sevgili pocittam Denizimin babasından bana geçen bir kitap kendisi. Sahipleneli epey zaman oldu ama ben kitaplığımda nadide eserler kategorisinde kendisini sadece saklıyordum. Geçenlerde indirip çalışma masamın yanıbaşına koydum. Gün aşırı içinden bir yer seçip orayla ilgili anlatılanları okuyorum büyük bir keyifle. Fotoğraflar, dipnotlar çok etkileyici doğrusu. Eski kokusu da olunca yanında kitabın daha bir keyif veriyor bana okurken. Bunun yanısıra The Rose of Sebastopol var sürekli okuduğum kitabım. İngilizce kitaplara yöneldim son zamanlarda. Türkçe kitaplara ara verdim direkt ingilizceyle başladım okumalara. İyi de yaptım. Hem bu yıl Kpss'de alan geldi ve artık %50'lik bölüm ingilizceden oluşacak. Benim için harika bir haber oldu. Matematik özürlü ben sevdiğim alandan daha büyük bir başarı yakalayacağıma inanıyorum. Hayırlısı.

Bugün kar temalı bir blog postu hazırlamadım. İçimden biraz kitap konuşmak geldi. Okuduğum Reader's Digest'ten birkaç fotoğraf karesi paylaşarak son vereyim satırlarıma. Kar temalı fotolarım da gelir yakında sen hatta kal ;)

 







18 Aralık 2012 Salı

karın ağrım mı var?

Evimizle ilgili hiçbir sıkıntımız yok çok şükür. Mutlu bir yuva, anlayışlı bir eş, düşünüldüğünü hissettiğin an'ın keyfi derken 2.ayımızı mutlu mesut devirdik sevgili Küçükbey'imle!
Fakat bunun dışında kalan her şeyde bir eksiklik bir tamamlanamamışlık duygusu var. İçim huzursuz mesela bu sabah. Nedenini bilmiyorum. Bir gün erkenden uyanıp hem yorgun ama daha çok da dolu dolu vakit geçiriyor, günümün verimiyle huzur içinde uyuyorum. Ertesi sabah bir uyanıyorum [daha doğrusu uyanamıyorum.] her yanım tutuk, isteksiz, uykulu ve huysuzum. Gel-git'ler var ruh halimde. Bunu Küçükbey'e yansıtmamak için elimden geleni yapıyorum ki başarılı olduğum bir gerçek zira beni hep gülerken buluyor. arada fire verdiğim de oluyor. Böyle zamanlarda bana huysuz ve tatlı kadın diyor. Ama diyorum yaa bir eksiklik bir hata var işleyişte. Sıkıntı uyandıran, mutsuz eden.

Hastalık durumu söz konusu bir haftadır. Doktora gidiyorum. Gelecekle ilgili planlarımı zedeleyebilecek türden. Bunun düşüncesi de beni mutsuz ediyor belki onu da bilmiyorum. Zamana ihtiyacım var. İyileşme sürecimin [ki iyileşirsem] sonunda belli olacak nasıl bir ruh haline bürüneceğim.

Rüyamda araba kullanıyordum. Daha ehliyetim bile yokken rüyamda tam gaz yolların fatihi, şoför nebahat modunda gitmem kendimi iyi hissettiren tek şey oldu.
En kısa zamanda bu işi profesyonel olarak öğrenmem lazım.
Bu rüyadan sonra şart oldu.

25 Kasım 2012 Pazar

Atlı karınca dönüyor.


Blog yazarlığına uzun bir ara vermenin kırılma noktası, bugün annemleri evlerine uğurlarken -kendi- evimin beyaz ve geniş salonundaki vizon renkli koltuğa uzanıp artık epey olay ve zaman yaşadıktan sonra not etmediğim hislerimin var oluşunu farketmiş olduğum an'dı. Minik anektodlar, günlüğüme ara ara yazdığım geçiştirilmiş cümleler ve ajandama kaydettiğim yapılması gereken işler dışında elimde avucumda tek kelime birikmemiş. Benim gibi yazmayı ve paylaşımı seven bir insan için çok büyük bir ayıp ve acı veren bir durum bu. Artık son. Bu üzerime yağan gri kül katmanını ani bir kalkışla silkeleyerek kendime, bloğuma ve yazılarıma geri dönüyorum.
Yeni hayatımdan ve yeni alışkanlıklarımdan bol bol, uzun uzun, dolu dolu bahsedeceğim bir yeni blog döneminden merhaba diyorum öyleyse! ^_^

                                                                                                                              photo by me.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

ses bir ki ses bir ki.


Uzun zaman oldu blogdan ayrı kalalı. Yazmıyorum, paylaşmıyorum, dökmüyorum içimdekileri sayfama. Biraz vefasız davrandım, farkındayım. Ama birtakım can sıkıcı olay yaşadım. Okuldan öğrencilerim sayfamı öğrenmişler. Fotoğraflarım izin alınmadan çalınıp sahte profiller oluşturuldu. Bir sürü tatsız şey yaşadım. Bu sebeple sayfamı yalnızca davetli okuyuculara açmaya karar verdim en azından bir süre. Böylesi daha iyi olacaktı. Tabii bu yaşanılanlardan sonra yazma, paylaşma şevkim de kırıldı. Bugün dershane çıkışı otobüste gelirken ne olursa olsun birkaç satır da olsa bir şeyler yazmamın iyi geleceğini düşündüm. Daha fazla boşlamadan hayatı, düşünceleri kronolojik olarak paylaşmanın bugüne dek hiçbir olumsuzluğunu görmedim bilakis benim için iyi de oldu. Geriye dönüp hayatımı okuyabilme şansına erebilmek güzel.
Velhasıl, bir ses etmek için uğradım. Söz bundan sonra daha sık uğrayacağım. Olması gerektiği gibi.
Şimdilik görüşmek üzere...

Hmmm..Bu arada hayat iyi çok şükür. Bir sıkıntım yok. Yoğunluk had safhada. Ama şikayetçi değilim. Zira, bu yoğunluk beni motive eden, üretkenliğimi hiç aksatmadan tetikleyen bir unsur. Güzel yarınlar için, güzel bir hayat için, yaşamaya hep aynı coşkuyla devam ^_^

21 Mart 2012 Çarşamba

good morning.

Havalar birkaç gündür şaşırtıcı derecede güzel. Baharın geldiğini fazlasıyla hissedebilmek için bu sabah erkenden çıktık evden. İstikamet Eskihisar. Okul tayfasından kıymetli dostlar, anneler, taze yapılmış ev böreği, salatalık, domates, peynir, sıcak çay, Paris. Hepsini aldım yanıma. Güneşi emercesine serdim kendimi hasır sandalyelerin üzerine. Karşımda sisli körfez, bir damlacık mutlulukla çoğalan keyif, huzur, ne de güzel geldi. Kış mevsiminin yoğun ve is kokulu yorgunluğunu az biraz silkeledik üzerimizden. Sohbetimizi yaptık, fotoğraflarımızı çektik, karın.cıklarımızı doyurup eve döndük. Taze tazeyken her şey vakit kaybetmeden bir blog postu gireyim dedim. Malum ertelenince kayıda geçmek zor geliyor ;)
Bahar daha çok gelsin..Daha çok sıcak olsun her yer, her şey. Kışın nemrut yüzü baharın tazecik ve ışıltılı enerjisine bıraksın yerini. İnsanlar daha hareketli, daha pozitif, daha yaratıcı ve daha üretken olsun. Tıkır tıkır işlesin hayat. Yormadan, bıktırmadan, keyif vererek ;)
Güzel dileklerle karşılıyorum sizleri!

Hemm..bir de bugün dünya şiir günü.
Keyifle başlayan güne yakışır tonda bir iki dize paylaşayım gitmeden.
Sizler de hani en azından bu güzel günün hatrına bir şiir armağan edin kendinize.
Hem nevruz da geldi.
Coşku, heyecan ve şiiri karın katın birbirine..
Mutlu olun.

...
Uzamaya başladı günler sahiden
Güneşin batmak istemediği belli
Eteğini havalandırarak esen
Kış boyunca düşündüğüm bahar yeli.

Cahit Sıtkı










Bahar neş'eniz daim olsun ^_^

19 Mart 2012 Pazartesi

zaman içinde.


Eskisi gibi değilim. Bol yazılı, anlatımlı, paylaşımlı yönüm aksadı blog konusunda. Yazamıyorum, paylaşamıyorum, yoğunum hem de fazlasıyla. Hep bir yerlere yetişme telaşı, planlar, programlar, zorunluluklar, insanlar, hayvanlar, şehirler, isimler, suretler, blah..blah..
Kimseyi memnun edemiyorum ya bundan sonra tek kendimi memnun etme derdindeyim. Öyle de boş böyle de  kof nasılsa. Dolduramıyorsun boşlukları.. Hep bir eksik, hep bir parazit, hep bir serzeniş.. Benim için önemli ve değerli olanları yanımdaki toz pembe kutunun içinde saklıyorum. Geri kalanlar için 'He mi hee, hı mı hııı.' Büyüdükçe bunları öğreniyorsun. Hayatın acımasız deneyimleme sistemine dahil olduk, gözümüz aydın ola!
Fotoğraflarım var..
Birikiyor, çok hem de!
Blog için zaman olmadığından paylaşamıyorum pek.
Ama biriktiriyorum.. Toptan yükleme yapıcam. Ağır gelmez, bilirim.
Özel günler, haftalar, aylar geliyor, geçiyor.
Bizler de zaman içinde yaşayıp gidiyoruz, öğreniyoruz.
Güzel şeyler olduğuna ve olacağına dair kanıtlar ve umutlar içimizde.
Neyse bakalım.
Bir 'es' vereyim dedim.
Daha fazla boşlamak ayıp olur değil mi aa?! ^_^

photo: from school outfits.

28 Şubat 2012 Salı

Engagement video of us.

Küçükhanım & Küçükbey Engagement ^_^ from yesocan on Vimeo.

Küçükbey'le nişanımızın ufak çaplı bir foto-videosunu hazırladım. Dış mekan çekimimizden elimizde kalan birkaç tane ufak kayıt vardı. Keşke daha fazla kayıt olsaydı demeden edemedim ama olsun düğünümüzde bu konuda daha hassas davranırız artık ;) Blog dünyasında beni sadece fotoğraflarımın ve yazılarımın ardından tanıyan arkadaşlar için bu görüntüler farklı bir izlenim uyandıracaktır. Keyifli seyirler ^_^

27 Şubat 2012 Pazartesi

ads of mine, a la photo mode. ^_^

Geçmiş zaman oldu, oluyor. A la photo mode tam gaz çekimleriyle ilerlemekte. Her geçen gün biraz daha iyiye giden çekimlerle üretken bir çizgide devam ettiğimi görüyorum. Olumlu, olumsuz aldığım her dönütün beni bir adım daha ileri götüren bir işlevi var aslında. İyi iyi gayet iyi.. Ben mutluyum ve memnunum bu durumdan. ^_^
Kendi blog sayfamdan reklam vermek bazı kesimlerce eleştirilse de ben bunda herhangi bir sakınca görmüyorum. Neticede daha çok başlarda ve yeni olduğum için kendimi tanıtmak adına kullandığım bir araç bu sayfa. Ehh tabii işin içinde bir de her şeyimi olanca açıklığıyla buradan paylaşmam var. Kendi adıma yapmış olduğum bu başarılı işi günlük sayfamda da paylaşmaktan mutluluk duyuyorum! Reklamın cılkı çıksın öyleyse şuraya Facebook sayfamı da iliştireyim ^_^

Sırada hayatımda çok özel bir yere sahip olan iki Dostumun evlilik yolundaki ilk adımlarının fotoğrafları var.

İlki sevgili Nazocum.



Ardından sevgili Merviş'im geliyor.


İki dostum için de mutlulukların en alasını, en dolu dolusunu diliyorum. Tamamına erdiğimiz günde de yanlarında en dost yanımla bulunacağımdan şüphem yok ^_^
Fotoğrafları için buyrunuz:
                                                           a la photo mode.

22 Şubat 2012 Çarşamba

mobile uploads vol.3

Minicik samsung.can'ımla arada bir yaptığım çekimlerim var. Hani instagram güzelliğini ben şahsen bu şekilde yaşıyorum, paylaşıyorum. Günü geldiğinde instagram denen şimdinin harikası demode olur mu bilemem ama benim fotoğraf çekme tutkumun hiçbir zaman demode olmayacağı aşikar! :)
Son günlerde ayırdedici uyarıcı rolünü yoğun olarak üstlenmiş olmasından mıdır nedir bilmiyorum ama herkesin elinde [ taksi şoföründen, ergen liseli gençlere, 10 yaşındaki Berk'e kadar!] iphone görmek saçma bir sinir içine girmeme sebep oluyor. Neden bende yok ki sanki deyip içleniyorum da aynı zamanda. Şayet birgün iphone harikağğsına sahip olursam sahip olduğu cevheri ümüğünü sıkarcasına kullanacağımdan hiç şüphem yok! Hem o kılıflar da nedir öyle rengarenk, tavşanlısı, ördeklisi, taşlısı, allısı, pullusu! Allah'ım aklıma mukayet ol lütfen!
Neyse. Ağzımın sularını daha fazla sağa sola saçmadan bu postumun asıl amacı mobile yüklemelerime dönelim.
Sevgiler, Saygılar, Hürmetler Kıymetli Kurabiye Kardeşlerim! ^_^







Gider ayak Moves Like Jagger diyelim, dinleyelim, hareketlenelim değil mi yah? ^_^

16 Şubat 2012 Perşembe

o gün günlerden Özgem'di!

   İzmir'deki çok sevgili dostum Özge de nişanımız için gelen dostlarımızdandı. Hakiki dostlardan! Kara, fırtınaya, yağmura, çamura ve iliklerimize dek işleyen soğuğa inat buralara gelmesi, yanımızda olması bizi çok mutlu etti. Nişan telaşesinden arda kalan tek günümüzde hızlandırılmış bir İstanbul turuyla ona şehrimizi gezdirdim. Kadıköy, Bahariye, Karaköy, Taksim, İstiklal, Eminönü derken bol bol güldüğümüz ve koşturduğumuz bir gezmece yaşadık. Özlem giderdik, onunla sevdiğim mekanlara gittik, kahve içtik, tiramisu yedik, günün tarihini attığımız notlar aldık, broşürler topladık, altın ekmeklerden alıp kahvaltılık için çıkınımıza attık, koca bir tepsi pizzayı midemize indirdik, kural değişmedi bendeniz bol bol fotoğraf çektim, hayata dair her şeyden konuştuk, paylaştık. Özgem'i bu yüzden daha bir seviyorum ben. Onunla her konuda çok rahat ve uzun sohbetler yapabiliyoruz. Tartışabiliyoruz. Sahip olduğu realist bakış açısı benim gibi duygularına teslim olmuş birini olumlu anlamda etkiliyor. Yine aynısı oldu. İçimi dışımı gerçekçiliğin tüm boyutlarıyla sıvadı geçti. Kendimi iyi hissettirdi. Kavuşmamız kısa süreli olsa da ağzımıza birer parmak bal çalındı. Bu durum bizi çok kısa süreli de olsa idare edecektir. Yaz tatili için keyifli planlar yapıp yolcu ettik kuzumu.

Bu blogda, hayatımda özel ve kıymetli yeri olan dostlarımın adı, fotoğrafı, yaşamımda kendisiyle paylaştığım anı ve geri kalan pek çok şeyi anlatmaktan keyf alıyorum. Özgem de bu dostlarımdan biri. Geçen yıl İzmir'e yapmış olduğumuz seyahatten arda kalanları feysbukta paylaşmış fakat blogda atlamıştım. Bu kez bunu atlamadan taze tazeyken paylaşmak iyi olacak diye düşündüm. Çünkü bazı olayları ya da fotoğrafları paylaşmayı ertelediğimde geriye dönüş yapmak zor oluyor, döndüğümdeyse o olay çok eskiyor derken an'ın heyecanını yitiriyorum. [ Mesela, Denizcanım'la Sultanahmet ve Vefa'da yapmış olduğumuz çok eğlenceli bir gezimizin fotoğrafları hala yayınlanmayı bekliyor. Biraz daha ertelemeden onları da paylaşsam fena olmayacak. Sonrasında bayatlamış, tazeliğini yitirmiş etkisi uyandırmasın bünyemizde ;) ]
Velhasıl; Özgem'le yaşamış olduğumuz bu güzel an'ların Paris Edward'a yansıyan yüzüyle başbaşa bırakıyorum şimdi sizleri.

Dostluklarımız hep tazecik kalsın, daim olsun! ^_^




She's a little kissing monster 'nd we all love lady gaga, lady gaga! ^_^











İstiklal'in büyüsünü tüm soğuğa rağmen dolu dolu hissettiğimiz birgündü. Yazın kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle!

13 Şubat 2012 Pazartesi

good feeling, being engaged.

Uzun soluklu bir ilişkinin ilk adımı olan nişan evresini keyifle ve coşkuyla tamamladık. Bir dolu dostumuz, bir dolu kahkahamız, bir dolu neş'emiz vb. her şey öyle güzeldi ki cidden yaşadıklarımız gerçek miydi, ne zaman oldu, bitti, nasıl yani tarzında soruları durup durup soruyorum kendime ve şaşırıyorum çok tuhaf geliyor her şeyin bu kadar kolay ve aynı zamanda çabucak oluvermesine! Artık sabahları uyandığımda bir adet işlemeli yüzüğün sağ elimin yüzük parmağına yaptığı o sevimli ağırlığı hissetmekten acayip keyif alıyorum. Alışamam sanmıştım vefakat yanılmışım. Belki evet düzenli olarak bir yüzük taşıma alışkanlığım yoktu ama bunu da yaşamak gerekiyor ve de alışmak bir yerde. Yalnız fark ettiğim bir şey var ki şimdi yeni tanıştığım ya da karşılaştığım insanların her nasılsa bir şekilde bakışlarının ellerime ve parmaklarıma takılıyor olması. Bu belki  önceden de böyleydi ama ben hiç yüzük takmadığım için buna dikkat etmiyordum alışma etkisinden olsa gerek şimdi algıda seçici davranıyor olabilir bilinçaltım. Tek tuhaflık bu olsa gerek ;)
Neyse.
Fotoğraflarımızın çekiminde yanımızda olan sevgili dostlarım Davut, Tülin ve Nurseven'e emeklerinden ötürü dolu dolu teşekkür ediyorum. Hatta Açılay'ın ağzından emeğinize, yüreğinize, mesainize sağlık beybilerim :) [son zamanlarda keyif alarak seyrettiğim eğlenceli dizi evet, yalan dünya.]
Desktop'ımda 8gb'lık yer kaplayan fotolardan bloğumda yalnızca bu kadarını paylaşabiliyorum. Az olsun, öz olsun mentalitesinden yola çıkmak diye buna deniyor sanırım ;)
İnşallah her şey bugünkü gibi güzel olur..Hep aynı tadı hissederiz içimizde, dışımızda, herbir yanımızda.
Şimdilik sağlıcakla kalın sevgili panterlerim! ^_^









                                                                                  ^_^

8 Şubat 2012 Çarşamba

bir küçükhanımım ben.

Tatlı bir telaştı geçen günler. İçinde binbir farklı duyguyu barındıran. En mutlu, en duygusal, en kırılgan ve daha en'lerle dolu pek çok farklı hissiyatı yaşadığım bir güzel anıydı. Yanıbaşımdaki dostlarım, sevdiklerim, bana destek olan herkesle daha bir güzelleşti her şey. 4 şubat 2012'de evlilik yolunda adımını attığımız nişan günümüzden arda kalan güzel kareleri en kısa zamanda bu güzel sayfada sizlerle keyifle paylaşmaktan mutluluk duyacağ

25 Ocak 2012 Çarşamba

benim tatlı telaşlarım.


Son günlerim jet hızıyla geçiyor..Özel fotoğraf çekimlerinin koşturmacası, yakın dostlarımın nişan merasimleri ve bu arada kendi nişan hazırlıklarım derken 15 günlük ara tatilin keyfini sürmeme fırsat kalmayacak gibi görünüyor. Evet benim de tatlı mı tatlı bir nişan heyecanım var. 4şubat cumartesi günü 'BİZ' de artık uzun soluklu bir ilişkinin resmi anlamda ilk adımını atıyoruz. Abartısız, sade ve küçük bir merasim olacak bu. Bize yakışan tarzda. Bu koşturmacada bloğumu da boşlamak istemediğim için bir ses soluk vermek için uğradım. Haftasonu dostum Merviş'in nişanı ve çekimleri için Tekirdağ'a gidiyorum. Dönüşünde full time söz, nişan heyecanımla dolu dolu olacağım. Tüm bu olayların ardından nice güzel detay ve fotoğraf karesiyle döneceğimden şüpheniz olmasın!
Şimdilik, görüşmek üzere sağlıcakla kalın! :)