29 Nisan 2010 Perşembe

kavun kokulu yörük kızı.


kavunlu natürmort.
son zamanlarda okuduğum en ilginç ve eğlenceli kitaptı.
kadıköy'deki kelepir kitabevinden aldıklarım arasındaydı..gözüme kestirdiğim anda bir de baktım okuyorum..1 saat içinde okuyup bitirdim..
hem görsel sanatı, hem dilin o eğlenceli anlatımıyla hemencecik içine çekiverdi beni..yazarın, sıkı bir hiciv ustası olduğunu gerçekten satırları okudukça anlıyorsunuz.karikatürle anlattıkları yazıyla birbirini fec'i dengelemiş ve ortaya çok güzel yapıt çıkmış.
basımı çok çok eskilere dayanıyor. [bu konuda beni yuhlayabilirsiniz belki fekat basım tarihi 1990!]

er-geç farketmez önemli olan elime geçmiş olması ve benim kitabı okumamdı bahanesine sığınıp kendimce yeni bir yazarı tanımış olmanın ve farklı bir tarzdaki kitabı bellek dahilime katmanın huzuru var içimde! :)

kitabın yazarı ahmet sipahioğlu..
1954 doğumlu ve iyi bir eğitim geçmişi var..
üniversitede öğretim elemanı olarak çalışmakta..
[okuduğum yazarlar hakkında bilgi vermeyi sevmiyorum..bu sebepten kısa geçiyorum.]

tavsiye edeceğim kitaplar arasında yerini almış bulunmakta.
farklı bir tarzı okumak isteyenlere duyrulur! -geç de olsa!-




bunun dışında geçen gün okumuş olduğum Nihal Yeğinobalı'nın Sitem isimli kitabına da nasıl hayran kaldiğımı belirtmeden geçemiciiimm :)
bu yazar hakkında çok fazla şey yazılmış çizilmiş elbette ama ben kendisini ilk kez Sitem isimli kitabıyla tanıdım..yazar, daha çok çevirmen olarak tanınıyor ama yayınlanmış kitapları da çok.
Sitem bunlardan biri..

küçük bir kasabada geçen hikayede, orta halli tanınmış bir köy eşrafının kızının hayatına giren güzeller güzeli yörük kızı Sitem'in hayatını anlatıyor kitap..
öyle güzel betimlemeler ve tasvirlerle donatmış ki kitabi Nihal Yeğinobalı gerçekten etkisinde kalmamak elde değil..

kitabı okurken gözümde, Ç.kale'de semt pazarına yüksek köylerden gelen yörükler canlanıverdiler..hele ki, ufacık tefecik kız çocuklarının altın sarı saçları iki sıkı örgüyle minik kırmızı renkte rengarenk oyalı bir yazmanın altına saklanmış, gözleri çipil-çipil, boncuk-boncuk bakıp, ellerindeki kınaları parlarken benim onları hayranlıkla seyrettiğim zamanlar..

anneleri de süsledikleri kızlarından farklı olmazlardı tabii.
yanakları al al, gözlerinin içi alev-alev nasıl da parlardı insana bakınca..
ve ben her semt pazarında gidişimde onlarla karşılaşabilmek için nasıl da can atardım..ama senede 1-2 kez denk gelirdim ve bu da bana yeterdi aslında..
sanki gerçek dünyaya, masallardan fırlayıp gelmişlercesine şaşkınlık dolu bir hayranlıkla süzerdim onları..

bu kitabı okurken de gözümde canlanan bu sahne, kitaptan daha farklı bir lezzet almamı sağladı..umarım sizler de okuma fırsatını bulursunuz..
velhasıl-ı kelam, bu kitabı da tavsiye ederim can-ı gönülden! :)

okunacak onlarca kitabım var elimin altında..
fakat bir yandan da kpss için daralan zamanda yetiştirmem gereken konularım var..
hepsine birden yetişebilmek için zamanımı çok iyi kullanmalıyım!
zaman az-durum çok!
yetişmek ve iyi, çok iyi sonuçlar almak dileğiyle!

2nd photo by me!
from beyoğlu.

27 Nisan 2010 Salı

cümbüş-ü cemaat!



"güzel günler hep nedense çabuk biter!"
bu sefer de farklı birşey olmadı..bütün kızlar memleketin çeşitli yerlerinden gelip ortak nokta ist.da buluştuk..evcağazımda onları bir güzel konuk ettim..eğlendik, güldük bol bol..sohbet ettik, hasret giderdik..sonra gezdik hiç durmadan.
kadıköy-moda-beşiktaş-istiklal-tophane-eyüp-beyazıt-vd.
her yerde ayrı bir güzellikle dolu anılar bıraktık..
yedik, içtik, coştuk!

ertelenen doğumgünümü kutladık bir güzel!
yine son zamanlarda yapılan en eğlenceli kutlamaydı. uzakta olan herkesi biraraya getirdiği için biz çok sevdik, biz çok mutlu olduk(!)

derken o da sona erdi..herkesleri birer birer uğurladık gözlerimizde ayrılığın o ağır ve hüzünlü yüküyle birlikte..kim bilir ne vakit bir daha böyle "hep birlikte" biraraya geleceğiz?meçhul..

yakın zamanda başka bir etkinliğimiz daha var elbette..
hatta en çok arzulananlardan biri:
ÇANAKKALE!
bahar şenlikleri bahanesiyle uzak kaldığım güzel memlekete 1 haftalık bir kaçamak yapıyorum bir aksilik olmadığı sürece..
mayıs'ın 10'u dedim mi durmam dk. fazlasından Gebze'de :)
erken gidip mayısın o çiçek kokulu sıcağında hem pek sevgili Dostlarıma kavuşup kaldığı yerden devam edicez muhabbete, hem Bozcaada'mı, rüzgaralı kordonumu, şakir abimin yerini, kahvecimi, ve daha nice güzel yerin özlemini dindireceğim..

elimde canon A560'ımla birlikte fotoğraflarım bana eşlik edecek, anılar dolup taşacak, mutluluk dizboyu olacak..inşallah!

keyifler tıkırındayken , herşey yolundayken, yanımda sıcak bir bardak çayım bana bu soğuk havada eşlik ediyorken yüzüme en içten huzura bulanmış gülümsemeyi yerleştiriyor ve sırayı fotoğraflarıma bırakıyorum..
doğumgünümden gezip eğlendiğimiz yerlere dek birkaç kare..
asıl fotoğraflar henüz ulaşmadı elime..şimdilik bunlarla idare ediyorum :D



















doğumgünü pastacımla elimdeki tek fotoğrafım bu..diğer makinelerdekiler elime henüz ulaşmadı :D
















21 Nisan 2010 Çarşamba

rumuz: adsız.


tarçın bakır saçlarımı süslesin diye taktığım çiçekli saç bandındaki renkler gibi birbirine girmiş iç dünyam. alacalı-bulacalı, uyumlu gibi görünse de aslında birbirine zıt ve ters herşey. ne kadar çırpınsam da aslında yolunda gitmeyen o kadar çok şey var ki!

anlaşılamayan noktalar, son zamanlarda artan tartışmalar, önüne geçilmez gerginlikler, öfkeler kırgınlıklar ve soğukluklar..

gerçekçi konuşmam mı gerekiyor?
o zaman zehir zemberek konuşurum..çünkü gerçekler yılan gibi nasıl da sokuyor bizi..emiyor, somuruyor içimizdeki o kutsal sevgiyi..biz ise o kutsal sevginin ardından çocuksu korkularımızla nasıl da tedirgin bakıyoruz birbirimize..ama sadece o kutsallığa gelip dayanınca bıçak biz korkak çocuklara dönüyoruz..o zamanın dışında hep olduğu gibi acımasız, diktatör, mükemmelliyetçi ebeveyn rolünü en iyi şekilde yerine getirip canımızı yakabildiğimiz kadar yakıyoruz..

dışardan bakıldığında gerçekten de birbirinden uzak bambaşka insanlarız..
birimiz zıpır bir çocuk, diğerimiz ağırbaşlı bir beyfendi..
birimiz duygusal ve sulugözlü-iflah olmaz bir bebek, diğerimiz olabildiğince realist!
birimiz öyle birimiz böyle derken farklılıklarımızı sıralamaya başladığımda bunun sonunun görünmediğini korkudan büyüyen gözbebeklerimle görüyor ve bizi birbirimize bağlayan şeyin de bu farklılıklarımızın olduğunu düşünüyorum..

ama içimde an itibariyle çektiğim sancıların tarifini yapmam imkansız!
ancak ve ancak küçülüp ufalıp bir hücre boyuna varıp, içime/yüreğimin taa orta yerine girebilmelisin ki beni anlayabilesin..bunun başka yolu yok..tek ayarı böyle..onu da gerçekleştirmek, o da, imkansız..

can acıtmak o kadar kolay oldu ki..
tek bir söz söylenmeden geçen suskun dakikalar..ve benim sabırsız, içime sığmayan bekleyişim, senin bu sessizlikle örtüp sarıp sarmaladığın ve göze-söze gelmesin diye itina ile kendine sakladığın duygu ve düşüncelerin..benden nasıl da uzaklaşıyorsun oysa böyle zamanlarda..yabancı bir siluete dönüşüyor, silik ve yitik bir gölgenin yerdeki ruhsuz yansıması gibi yanımdan bir aşinalık aramadan uzaklaşıp gidiyorsun..geriye sadece aramızdaki soğuyan havaya salıverdiğin sıcak nefesinin buğulu dumanı kalıyor..bir zaman sonra o da soğuğa karışıyor..soğuk büyüyor..büyüyor..büyüyor ve ben buz kesiyorum!

bütün bu olaylar döngüsü geceye damgasını vuruyor ve ben gözyaşlarım avuçlarımda yastığa gömüyorum yüzümü..çığlıklar atmak istiyorum..yastığı dudaklarıma bastırıp, ciğerlerimden öfke ve kırgınlıkla dolu cümlelerime fazladan nefes katıyor lanetler okuyorum kendime, sana, yaşadıklarımıza..bağırdıkça sesim kısılıyor..uzaklardan gelircesine işitilmez oluyor bir zaman sonra..gözlerim acıyor ağlamaktan..açamıyorum artık. sadece üzerime öfkemi kendimce yastığa kustuğum için biraz rahatlık çöküyor..sonra huzurla huzursuzluk arasında kaybolup gittiğim bir uykuya dalıyorum..ve gerçek dünyada canımı acıtan ne varsa bu kez rüyalarımda yakamdan asılıyorlar..
bırakın bari burda..güzel rüyalar sarsın beni..kontrast olsun gerçek dünyadaki yaşadıklarıma!
yazıktır, günahtır bu zavallıya..
bari uykularında hakettiği mutluluğu tatsın!

acıyorum kendime..rüyalarımda bile..
ama en çok gerçek yaşamdaki o halime acıyorum!
ayaklarım yere sert bassın istiyorum..ben acıtayım insanların canını onlar acıtmasın benimkini diyorum..acıdıkça içimde katran karaya boyanmış yaralarım irinlerini akıtıyor üzerime üzerime..dur diyecek gücüm takadim kalmıyor..öylece çaresiz öylece elim kolum bağlı bu işkenceye göz yumuyorum..

içim kanıyor..içim acıyor..içim yalnız!
yapayalnız!

20 Nisan 2010 Salı

tomurcuk kokusu.


24. yaşımın ilk günüden merhabalar sevgili blog kardeş!
nereden başlasam neler anlatsam inan şu an tarifsiz duygular içerisindeyim ve hissiyatımı kelimelendiremiyorum..

gözlerimi bu sabah açtığımda herşeyin yerli yerinde durduğunu, olayların aynı sırdanlıkla devam ettiğini, duygu ve düşüncelerimin geçmiş günlere inat bir nebze rahatlamış olduğunu ve nefes alırken bir hayatı nasıl daha çekilebilir kılabilirim düşüncesinin aklımın ve yüreğimin her bir kıvrımına köşesine zerk edildiğini gördüm!
şaşkın mıyım?
hayır elbette.
beklediğim gibi..

henüz doğumgünü kutlamamın aslını/hakikisini yaşamadım.
çok sevgili ailemin yapmış olduğu minik kutlama. [minik samet buğra'mın beni kapıda karşılayıp: -şşşş yeşinn teyzee sana sürpriz yapıcaz, pasta aldık. anneme söyleme olur mu? deyişinin içimi nasıl da okşayışını ve o'nun o -gerçekten- bebek kokulu çocuk dünyasındaki masumiyetini dile getirmemin imkansızlığını biliyorum..]

bana alınan o birbirinden güzel armağancıklar..
en çok da kardeşimin, bana acıyıp elimdeki angarya olmuş telefoncağazlarıma inat gidip bana en cillobundan aldığı telefon!
taaa derinden dilenen güzel bir dilek, üflenen minik bir mum, kesilen dilim pastalar, sıcak ve içten bir aile ortamı derken kısa bir 'time out'.

cumartesi günü büyük kutlamayı taksim'de yapıyoruz..üniversiteden dostlar, istanbul sınırları içindeki dostlar, liseden dostlar, sevdiceğim ve başrolde ben derken 15 kişilik bir grupla önce güzel bir yemek ve ardından güzel bir mekanda eğlence..

[geçen yıl ki kutlamamı düşünüyorum kaç kişiydik, 60 or 70?eee malum..ç.kale eşrafından tanıdıklar çoktu o vakitler..şimdilerdeyse şehir-şehir toplanmak pek zor :]

perşembe günü ZuZum geliyor pek sevgili nihalcim'le.cuma günü de sevgili mervişim ve özenimou!
evimiz bıngıl.bıngıl kız kaynıcak!he-he! :)
istanbul kazan biz kepçe misali, atıcaz kendimizi Gebze sınırları dışına..

planlar, gezilip görülecek yerler, ve daha onlarca güzel şeyin tatlı telaşınnı yaşıyorum 1 haftadır. sağlık diliyorum en başta tabii. [geçen çid'in geldiğinde olduğu gibi soluğu acil'de almak istemiyorum..bünyemi yaşanacak uzun ve eğlenceli geceler için hazır ve nazır enerjiyle depoluyorum!]

sonrası gelir elbet..
yarın da son hazırlıklarımı tamamladıktan sonra dk. hesabına yollanırım yavaştan :)
yalancı tiramisum tamam mı anneğğğ! :)
güzel olacak güzeeeelll, Herşey Birgün Çok Güzel Olacak! [yes, it's my motto!]
dinlemeli, dinletmeli..

19 Nisan 2010 Pazartesi

19 NİSAN 1986*


ben her yıl nisan ayı'nı sabırsızlıkla beklerim..
o güzel bahar tılsımını üzerinde rengarenk ışıltılarla taşıyan ay, 19 gün beni hop oturtur, hop kaldırır yerimde..ha geldi ha gelecek diye..
öyle-böyle derken kapımı, hep en mutlu hallerini takınarak çalar saat tam 00:00 olduğunda!
ben de lavanta kokulu evimin kapısından olanca coşkumla davet ederim içeri..
nazlanmaz yeni gelin gibi..olduğu gibi, kendi gibi giriverir dudaklarında ıslığıyla!
bir o kadar güleç, bir o kadar içten, bir o kadar samimi..
Benim Gibi!

bu bir doğumgünü yazısı değil elbette..
sadece o kadar doluyum ki, mutluluklarım, sevinçlerim, coşkum taşıp kabarıyor içimde..bunu paylaşmak istiyorum..

evet, bugün benim doğumgünüm!
ve benim hissiyatımın yoğunluğunun tarifi yok!

nice mutlu yıllar yeşocan!
nice mutlu yıllar!..

16 Nisan 2010 Cuma

to B.O.A.

Can Yücel - Erkek Dediğin..

Seni Elinin Tersiyle değil Avucunun İçiyle Kavrayacak.
Bileceksin Ki Emin Ellerdeyim, Başkası Tutamaz Elimi Böyle.
Rahat Olacaksın Yanında, Çok Konuşmayacak, Beynini Didiklemeyecek.
İnce Olacak; Seni Senin Kadar Düşünecek.
Erkek Dediğin,
Sen Onu Merak Ettiğinde Kendisine Hesap Soruluyor Havalarına Girmeyecek. Senin İnceliğine Karşı Umursamaz Sözler Sarf Etmeyecek.
Erkek Dediğin,
Kadının Sinirini Bozmayacak,
Cinlerini Tepesine Çıkarmayacak,
Sanki Sen Onun İçin Varmışsın Her Ne Zaman İstese Emrine Amadeymişsin,
O Ne Yaparsa Yapsın
Her İstediğinde Yanında Elinin Altında Olacakmışsın Tiplerine Girmeyecek.
Erkek Dediğin,
Sen Ona Sevgini Hissettirdiğinde,
Sen Ona Kayıtsız Şartsız Asıkmışsın Gibi Havalara Girmeyecek.
Erkek Dediğin
İlgi Gördüğünde İlgiyle, Sevgi Gördüğünde Sevgiyle Karşılık Verecek.
Erkek Dediğin,
Sen Onun İçin Kendine Baktığında,
Sırf Ona Daha Güzel Görünmek İçin Giyinip Kuşandığında
Hiçbir Şey Olmamış Gibi Davranmayacak.
Erkek Dediğin, Ruhunu Okşamasını Bilecek.
Romantik Olacak
Kimi Gün Habersizce Kucağında Çiçeklerle Çıkıp Gelecek.
Özel Günleri Unutmayı Marifet Sanmayacak.
Erkek Dediğin,
Kayıtsız Olmayacak Senin Bütün Zarafetine Karşı.
Gerçekten Seven Bir Kadın Sevgi Ve İlgi Bekler,
Erkeğine Verdiği Aşkın Karşılığında Küçük Bir Tatlı Söz,
Kısa Bir Mesaj, Bir Çağrı Bile Onu Mutlu Edebilir.
Erkek Dediğin
Bütün Bunları Cebinden Para Harcıyormuş Gibi Cimrilikle Yapmayacak.
Erkek Dediğin,
Ben Aranmayı, Çok Aramayı Sevmem Demeyecek.
Erkek Dediğin, Her Şey Kendi İstediği Gibi Olsun İstemeyecek.
Sadece Kendi Caninin İstemesine Bağlamayacak Her Şeyi.
Erkek Dediğinin,
Hissettiğiyle Yaptığı Şey Arasında Uçurum Olmayacak.
Erkek Dediğin, Cesur Olacak Cesur.
Seni Seviyorum Derken Korkmayacak,
Başka Şeylerin Arkasına Gizlenmeyecek.
Seviyorum Deyip Bir Sonraki Perdede Kaçmayacak,
Özlüyorum Diyorsa Gelecek, Kaybetmek İstemiyorum Diyorsa Kaybetmeyecek.
Erkek Dediğin Aşkına Sahip Çıkacak.
Korkak Olmaz Erkek Dediğin.
Erkek Dediğin İyi Sevişecek.
Koyun Gibi Yatmayacak,
Bir An Önce Su İs Bitse Demeyecek.
Aşksız Yatmayacak Yatağa
Ve Sen Bunu Bileceksin.
Bir Baba Şefkatiyle Seni Alnından Öptüğünde
Bileceksin Ki Sevgisi Geçici Ve Zayıf Değildir.
Erkek Dediğin,
Ve Sevgiyle Öptüğünde Dudaklarından
Bileceksin Ki Opusun Tek Sebebi Şehvet Değildir.
Erkek Dediğin Aldatmayacak.
Aldatmak Basitliktir.
Seviyorum Diyorsa Aldatmaz Erkek Dediğin.
Aldatıyorsa Sevmiyor Demektir.
Erkek Dediğin Yakışıklı Olacak, Çekici Olacak
Ama Bundan Çok Daha Öte Bir Şey...
Erkek Dediğin, Zeki Olacak.
Kadının Küçük Yalanlara, Bahanelere İnanmayacağını,
Kendisini Kendi Gibi Tanıdığını Bilecek.
Kadının Zekasını Küçümsemeyecek Kadar Zeki Olacak
Seni Bir Hamur Gibi Karmasını Bilecek,
O Hamura Kendisini Katmasını da.
Erkek Dediğin,
Değerlerini Bir Anlık Hevesler Uğruna Satmayacak.
Namussuzluğunu, Ahlaksızlığını Ancak Ve Ancak Seninle Yataktayken Kullanacak.
Yan Gözle Hatun Kesmeyecek,
Üstüne Sevgili Edinmeyecek.
Erkek Dediğin Önce Sevecek.
Kendini Sevmeyen Erkekten Kimseye Hayır Gelmez.
Bir Bakarsın Ki Yıllar Sonra Bu Adamla Ne Yatağa Sığıyorsun, Ne Toprağa...
Koluna Girip Gezmesini Bileceksin
Gururla Koynuna Alıp Sevişmesini De.
Erkek Dediğin,
Babalığını Da Bilecek,
Ana-Babaya Hürmet Etmeyi, Kadir Kıymet Bilmeyi, Vefakarlığı, Fedakarlığı.
Erkek Dediğin Seni Koruyacak,Kuşatacak .
O Nerede Olursa Olsun Seni Koruyacağını Bileceksin.
Pısırık Olmayacak Erkek Dediğin.
Erkek Dediğin Erkek Olacak Güzelim.
Seni Sadece Sen Olduğun İçin Sevecek.
Parayla Pulla, Kariyerle, Güçle, Kimin Ne Dediğiyle Hareket Etmeyecek.
Hem Sevgilin, Hem Arkadasın Olacak...

15 Nisan 2010 Perşembe

elmalı ponçik,mavi kuş ile küçük kız.

son birkaç gündür kendimi iyi hissetmiyordum..Sevgili Dostum Denizcanımla buluştuk vakit geçirdik.günü-geceyi-2 güzel kahvaltı sofrasını paylaştık..sohbetlerimiz doldu taştı masalardan..kendimize iyi geldik..onun da ihtiyacı vardı paylaşmaya..tadındaydı herşey..ne çok eksik, ne çok fazla..tam kararında..sonra ayrıldık..gelecek hafta çarşamba günü -Doğumgünü armağanı- olarak Ada vapuru yandan çarklı beni/bizi bekler! Yeşocan'a verilebilecek en güzel hediyelerdendir bir Ada gezmesi!

bisikletle, tur yolu'nda şarkılar söylerek yol almak..ada'nın karadutlu dondurmasından ağzımızın suları şıpır şıpır damlarken yemek..vapurda giderken vazgeçilmezlerimiz -şallar foraaa!!- deyip rüzgara kucak açmak..yaşadığımız o mutlu an'ları fotoğraflarımızla sonsuzluğa taşımak..blah..blah..blah.. :)

insanın kendisini tanıyan/bilen/anlayan dostlara sahip olması nasıl da güzel bir armağandır kendisine!tüm Dostlarıma en içteninden bir teşekkür daha ediyorum izninizle! :)
[duygusallığım pek bir dominant buaralar..fazla ağırlık yapmadan konuyu kapayayım:]

2 günüm dolu dolu geçti..güzel mekanlarda güzel insanlarla birlikte geçirdiğim vakitten geriye herzamanki gibi mini-mini kareleri kaldı..az-biraz paylaşmak isterim..



emirgan korusu tam gidilesi zamanında! her yanda çiçekler, börtü-böcekler, envai çeşit güzellikle hayallerde saklanan minik bir cenneti andırıyor adeta! [çok polyanna vari konuştum yahu!]



pek sevgili Denizcan'ımla..


lalerin arasında bildiğiniz kayboldum! :)

lale deresi..



çok etkileyici yapmışlar doğrusu!insanın içi kıpır kıpır oluyor bu renk cümbüşünü gördüğünde!
aşağıda çoookk cüzi bir kısmı görünen çocukların çıkardığı, hatta bir tanesinin "annneeeeeğğğğğğ" diye haykırarak bağırdığı, hoparlörlü ses yankıları dışında herşey mükemmeldi!-evet evet gerçekten mükemmeldi!-





emirgan'dan sonra rotayı istiklal'e çeviririz ve bu duvar yazısı objektifimden nasibini alır..

bugün de 2 hafta öncesinden planladığımız buluşmayı gerçekleştiririz sevgili Stil Direktörü Eda ile :) kadıköy/moda hattında buluşur, tanışırız. [buaralar epey sosyal bir kişilik kazandım :]
kendisi gerçekten tahmin ettiğimden çok daha farklı biri çıktı..çok sıcak, samimi, güler yüzlü ve dobra bir hatun! :)
etrafa inanılmaz bir enerji yayıyor! pozitif ve hareketli..ayağımdaki topuklularımla -topuklu dediğime bakma!tahmin ettiğin gibi koket birşey değil! :)- kendisine yetişemedim desem inanır mısın?inan,inan! :)
arkadaşlığımız sanaldan gerçeğe taşınmış oldu..bundan sonra da fırsat bulup görüşeceğiz inşallah.. :)



velhasıl-ı kelam..yorgun ve mutlu bir ruh haline büründüm an itibariyle!
ehh..kpss için kaldığımız yerden devam edebiliriz öyle değil mi?
sevgi, saygı, hoşgörü ve Dostlukla dolu nice günler efendim :)

günümün şarkısını seçtim!

12 Nisan 2010 Pazartesi

huysuz ve tatlı kadın*

ist.film festivali kapsamındaki filmlerden birine çok hoş bir sürprizle davet edilerek sabahın herzamanki gibi erken bir vaktinde düştüm Kadıköy yollarına..hava güneşliydi, fakat keskin rüzgar yüzümü parçalarcasına eserken, yüzüme en tatlı ve keyifli gülüşümü yerleştirdim ki bugün güzel birgün olsun..neye niyet, neye kısmet babında çok hoş sürprizler günümü gün etti doğrusu!

sevgili Dostum Esramou, [erken bir doğumgünü armağanı olarak] filme davet etti beni..gün ve saat unsurları göz önüne alınarak seçilen bir filmdi..bu yüzden kendi istediği gibi bir film olmasa da yine de birlikte olmaktan çok keyif aldığımız bir Heliopolis oldu.

Arap yapımı bir filmdi..bir nevi durum filmi diyebiliriz. yalnız, filmde asıl anlatılanların üzerine yaptığımız envai çeşit yorum hepimizi epey eğlendirdi doğrusu..senaryoyu baştan yarattık diyebilirim :)

buarada bugün sevdiceğimin askerlik'li ilgili işlemleri için izinli olduğu bir gündü..şansımıza işlerini öğleye kadar bitirince o da katıldı bize..sürpriz yumurtam benim!beni şaşırtmayı hep sever :P zaten elimizde 1 adet yedek bilet vardı o da Onuruma nasip oldu, güzel oldu!

sinemadan sonra kadıköy'ü pek bilmeyen dostuma ve onun sevgili kızkardeşi Kübramou'ya ufak bir kadıköy turu yaptırdık..sevdiğimiz sokakları, yerleri gezdirdik..gezerken de yine fotoğraflar çekip bir güzel eğlendik..sonra da tabii ki aklımdaki enfes mekana götürdüm onları..

-Baylan- bence kadıköy'e gelenlerin uğraması gereken çok nezih ve güzel bir pastahane!
pastahane diyorum çünkü orjinal dokuyu hiç bozmadan bugünlere taşınmış nadide bir yer..çalışanları güleryüzlü, cup griye'si leziz mi leziz, ortamı eski kokan ama yeniyle harmanlanmış bir tadta, gidip dinlenesi ve kahve molası verilesi türden hoş bir mekan..tavsiye ederim ;) [sevgili Denizcanım sana sevgi ve selamlarımı sunarken, kucak dolusu sarıp-sarmalıyorum:]

orada da vaktin nasıl geçtiğini anlamadık..sohbet-muhabbet derken ayrılma vakti geldi..kızlar vapura, ben tren garına ellerimde sevdiceğimin sıcak ve yumuk elleri..yüzüme yerleştirdiğim sabahki tebessüm yer etmiş kalmış öylece, günün sonunda istesem de silinmeyecek derinlikte..

keyifli ve sıcacık birgündü..
hergünüm bu güzellikte olsa..
sorunlar büyümese gözümde bu kadar![son zamanlarda çok büyüyoorr çoookkk!]
enerjimi tek bir noktada toparlayabilmek için biraz sükunete ihtiyacım var sanırım..
içinde bulunduğum ortamdan uzaklaşmaya..madden bu olamayacağı için bunu sadece manen denemek yegane şartım oldu..
hadi bakalım kolay gelsin bana!

günün şarkısında da kulağımda benimle gezen şu şarkyı paylaşmaktan mutluluk duyarım..
huzurlu ve yumuşak..

eleni karaindrou/ to vals tou gamou




-Baylan- Hatırası :)








sevdiceğime bu john lennon halleri pek bir yakıştı gibim :D


kadıköy'de yeni açılan bu "kelepir kitap dükkanını" ben çok seviyorum..1-2-3 liraya pek güzel kitaplar var doğrusu hem de orjinal..tek sorun kitapların yeni değil eski basımlar olması..ama içinde okumadığım kitaplara rastladığım için hemen çantama atıverdim 4 tanesini daha..hele ki can yayınlarından olunca kitaplar okuması bana daha ayrı bir tad veriyor açıkçası..tereddütsüz!
tavsiye ederim efendim :)


yine sevdiğim yerlerden biri daha..Bahariye cad. üzerindeki Deriden..yeşilçam artizlerinin hastasıyım :P

antikacılar sokağı..çok güzel!


evde bir gramafonum olsa keşke..o zaman bu taş plaklardan alır-alır dinlerim..çıkan o orjinal ses gerçekten çok güzel!





ayna güzel..fekat pek bir kirli..olsa da fotoğraf çekme aşkına kir-pas göze görünmez ki ;)

11 Nisan 2010 Pazar

Brida!Brida!söyle bana senden daha "cadı-sı" var mı bu dünyada?


uzun zamandır okuduğum kitaplarla ilgili kendi çapımda bir şeyler yazmadığıma tanık oldum..
henüz bitirdiğim "Brida" adlı Paulo Coelho'nun yeni kitabı bu eksikliği tamam etmek için elimin altında tazecik kaynak doğrusu..

güzel ve sürükleyici bir kitaptı..uzun zamandır Kpss kitapları ve ek bilgi olsun diye okuduğum tarih kitaplarıyla kendimi sürükleyici bir atmosfere kaptırmamıştım..iyi geldi..

zaten okurken su gibi akıp giden kitapları severim..takılıp kaldığım ve elimde süpürge olan kitapları bitircem diye kendi kendimi yiyip bitirmekten hiç hazetmem ki beğenmesem de illa ki elime aldığım kitabı okuyup bitirme gibi gereksiz bir alışkanlığım var..
son zamanlarda bu alışkanlığı yavaş yavaş terkediyorum ama..bkz.George Orwell/1984!

konuyu fazla dağıtmadan gelelim sevgili Brida'ya..
kendinde varolan "özel yetenekleri" açığa çıkarmak için geçirdiği birbirinden egzantrik olaylar sonucunda "cadılık" mertebesine ulaşan bir kızın başından geçenleri iyi bir dille anlatan bir olay örgüsü..yazarın kendine has konuları ve anlatım tarzını bir kez daha görüyor, yaşıyorsunuz kitapla birlikte..altı çizilesi pek çok cümle karaladım kitapta..ve hoşuma da gitti açıkçası..

en sevdiğim cümle de şu oldu:
"Dışta olanı değiştirmek, içte olanı değiştirmekten daha zordur!"

an itibariyle içinde yaşadığım koşullara fazlasıyla sahip çıkan bir cümle olduğundan belki de bu kadar yakınlık duydum bu cümleye..hemen keydettim gördüğüm her yere..burayı da unutmadım elbette..

Brida'nın bir cadı olabilmesi için gerekli ön koşullar çok hoşuma gitti..neden?çünkü gerçek hayatta bunlar benim vazgeçilmezlerim de ondan!
nedir peki bunlar?

-dünyanın ruhu-anima mundi!
-şifalı bitkiler :)
-dance,dance,dance to feel hidden secrets of life!
-giysilerin içindeki gizli titreşimler, bize aitlik.
[nedense 2.el kıyafete 'haaayyyyııırrrr!' mesajı verilmekte gibi geldi bana..zira, kıyafetlerin ilk kullanıcılarının olumlu/olumsuz her türlü enerjisinin bizi etkileyecek olması sözkonusuymuşş..
kuru temizlemeciler ne güne duruyor anacım?gerek yok olayın metafiziksel boyutunu düşünüp taşınmaya :)]
-5 duyu kontrolü!
-Doğa, sessizlik, sabretmek evrende iletişim kurabilmek için gerekli meziyetler..
and blah..blah..blah..

aklıma gelenler arasında bunlar var..daha pek çok minik ayrıntı da cabası..
felsefik yönü olan ve diyalektik bir tarza yakın diyebilirim..keyifle okunabilir..
kendisinden bir şeyler bulabileceğine inanan herkes okumalı bence ;)

yalnız, kitabı okuyup bitirdikten sonra insan; acaba bende de gizil güçler var mı?ben de cadı olabilir miyim?ortaçağın karanlık avrupası'nda yakılan masum kadınlar benim cadı kardeşlerim mi?onların intikamı için ben başka bir bedende canlanmış bir reenkarnasyon harikası mıyım acaba?gibi fantastik düşüncelere dalıp gidebiliyor :)

buna ilaveten benim de aklıma hemen bir anım geldi..2 yıl önce gittiğim bir falcı bana, "Sende fal bakmak için özel bir yetenek var..bunu geliştirmelisin.." demişti..
acaba ben de junior Brida olabilir miyim, he sevgili okuyucum? ;)

9 Nisan 2010 Cuma

I'm a girl with glasses! B-)

I Am A Girl - The Girls With Glasses Theme Song from The Girls With Glasses on Vimeo.

çok şirin bir video olmuş..
izledikçe izledim..
keyiflendim akşam akşam..
hele ki zıplama sahneleri fazlasıyla eğlenceli he-he! [ben de deniceemmm!!] balonla gelen minik soytarıya ne demeli :D canımbenim yaa! nasıl da masum :P

bence izleyin sizler de keyiflenin ;)

freewheeling!

bugün sıkıcı birgün..
alışamadığım bir yabancılıkla attım kendimi sokaklara..
o sokaklarda gördüğüm yüzler hep aşina olduğum suretteydiler
farklı bir şeyler istedim
başka yüzler..başka diller..hiç görmediğim bambaşka mekanlar..

halikarnas balıkçısının teknesiyle uçsuz bucaksız bir denize açılsam, kürek çeksem, çeksem, çeksem ve yapayalnız kalsam..ayaklarımı tekneden turkuaz renkli sulara daldırsam ve gözlerim mavinin koynunda beslediği balıklara takılsa..ve zaman hiç olmadığı kadar hızlı geçse..
yelkovanla akrep kadrandan fırlasa parçalansa hızla..ve ben farkına varmasam geçen zamanın..sadece ayaklarım suyun içinde öylece dalıp gitsem balıkların oyunlarına..

yeni bir trend çıkmış "fish pedicure" diye..hatun kişiler ayaklarını minik balıkların içinde yüzerek eğlendirdiği bir kap suya daldırıp bekleşiyorlar..bu balık kardeşler de gelip ayaklarındaki ölü derileri yiyor..aman sakın haa feci gıdıklanıyorsunuz o ayaklarınızdaki pis ölü derilerle sevgili balıkları beslerken..biri gidiyor, öbürü geliyor yemeye..o kadar fazla birikmiş -pislik- var ki ayaklarınızda, bitmiyor yemekle..keşke içinize de salıversek başka türden balıkları [örneğin; piranhalar!hah-hah!] böylece içinizdeki çürümüş insanlıktan da parça parça koparıp yiyip bitirseler!

iyi insan olmak suç ise, kötü insan olmak iyi'dir..
pekii..ben kötü olamıyor isem, sonuç nedir?

"If I could touch me, really touch me, I could touch the world..
maybe even the universe.."

en kısa zamanda keşke gitsem..

8 Nisan 2010 Perşembe

ben zaten "cool" olamam ki! -hıhı evet! :)



paskalya çikolatasını kıtır.kıtır yemeye önce kulaklarından başladım..sonra içinde gizlenmiş minik şekerler ve minyon çikolatalar avucuma düşünce, bugün boncuk gibi ışıl ışıl parlayan gözleriyle günüme güzellik katan sevgili DoDocan'ın: içinde gizlenmiş şekerlerin ve çikolataların olduğunu söylediği sahne gözlerimin önüne geldi..mutlu oldum!

kulaklarıma, o gırtlaktan ahenkle çıkan ve beni mest eden sesiyle Edith Piaf keyifli bir ziyaret yapmışken, uzun bir süre konuk etmeyi planlıyorum kendisini..[çok iyidir aramız ;] bir yandan da -Ha-ri-ka- geçen bir günün ayrıntılarını minik anektodlar şeklinde kayda geçmek istiyorum!

çok uzun zamandır hayal ettiğimiz buluşma gerçekleşti nihayet..
sevgili DoDocan'ın Hayal Odası'ndan çıkıp gerçek hayatta görüşmenin o somut ve gerçeklik hissi bambaşkaymış..bunu karşı.karşıya geldiğimizde birkez daha anladım!
o nasıl bir içtenliktir, o nasıl bir samimiyettir, o nasıl bir alçakgönüllülüktür yarebbim!
konuşurken ışıl.ışıl parlayan gözlerini hiç ayırmıyor gözlerimden..bundan hiç gocunmuyor rahatsız olmuyorum..bilakis öyle sıcak ki o bakışlar hayatını, yaşadıklarını, düşüncelerini paylaştıkça paylaşasın geliyor..
5 saat'lik vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık doğrusu..o anlattı bıdır.bıdır ben dinledim en içten samimiyetimle, ben anlattım o dinledi en içtenliğiyle..hiçbir yapmacıklık olmaksızın hayatlarımızı açtık birbirimize..ve dedim ki:
-ne güzel bir insansın sen DoDocanım! ne güzel bir yüreksin!

Yalnız benim ilk blogger buluşması heyecanımı dile getirmeden edemiiciimm :)
Hatta buluşacağımız yere geldiğimde derin bir nefes alıp öyle yanına gittiğimi itiraf etmeliyim :D masaya yanaşmadan, hemen sıcacık bakışları üzerimde hissetmenin kırmızı.suratlılığı(!) ardından tanışma ve sonrasında ardı arkası gelmeyen muhabbetlerimiz..

sadece şunu söylemeliyim ki [fazla dillendirmeyeyim :] DoDo'yu tanıdığıma çok mutlu oldum..hayatıma böyle güzel bir insanın girmiş olması benim için çok çok çok büyük bir mutluluk..arkadaşlığımızın devam edeceğinden şüphem yok..hatta onun sayesinde başka nice güzellikte insanlar da tanıyacağıma inanıyorum..biriyle tanıştık bile ;)

bugünün anısına, geçen günlerin birinde paylaşmış olduğum güzel bir şarkıyı tekrar paylaşıyorum..ve tabii günün içinden objektife gülümsediğimiz zamanları..




burada fotoğrafçımız sayın cem-bkz.asmalı.mescit beye teşekkür ederiz ;)



we're our own photographers!



çiftelermiş..kumrularmış..çok mutlulularmış..bozulmasın inşallah (^^)



istiklal'de bir DoDocan&yeşocan!



o biiiirr boncuk gözlü güzel..o biiiirrr herkülün dişisiii!!


DoDocan o'na en çok yakışan mekanda! :)



hah-hahhh!!babilon benim oluuuummm :D



bence günümüzün fotosu bu olmalı!
ağzımızdan mutluluk hah işte ayyynen böyle akıyor! :D



ve objectifime takılanlar..






bana poz verdi!evet evet bana poz verdi! :)



çukurcuma'daki birbirinden güzel mekanlar..





ehhh..bu minik ayrıntılar olmadan olmaz değil mi ama? :)
DoDocan'a selam ve sevgiler..
herkese mutlu akşamlar efenim.. :)