sabah erkenden uyanıp dostlarla buluşmak için tekrar istanbul yollarına düştüm.
aslına bakarsan dünden kalma moral bozukluğum sağımda-solumda-önümde-arkamda her yanımdaydı.ama bundan sıyrılmak için yapılacak en güzel şey elbette kafamı dağıtmaktı. sorunların üzerine yoğunlaştıkça kendimi daha kötü hissetme gibi bir huyum var. onlardan kaçmak için böyle güzel fırsatları değerlendirmek benim için en güzeli olacaktı.
oldu da.
trende ilkokul arkadaşıma rastladım..
marmara coğrafya'daymış.bana yol boyu bölümünden bahsetti.konuştuk epey..ordan-burdan-şurdan..
bana ağaç isimleri söyledi..ben de güldüm bol bol..
menengiç, mazı meşesi, adi gürgen(şer-ref-siz!), titrek kavak, dişbudak, saçlı meşe, çoban püskülü, vs.
sonra kızıltoprak'la söğütlüçeşme tren yolu arasında hayranlıkla seyrettiğim ağaçlara küçük.bir.kız.çocuğu merakıyla daha bir nükteli baktım..
sonra haydarpaşa iskele, ordan karaköy, tünel, ve istiklal
sonra haydarpaşa iskele, ordan karaköy, tünel, ve istiklal
istiklal'i sabah vakti ne de çok sevdiğimi bir kez daha hissettim.
bir de yağmurun minik minik dokunuşları sabah mahmuru yüzümü gıdıkladıkça bundan daha fazla keyf aldım..
sonra da Esramou,Öskecan ve Bergücan'la buluşup sevgili Denizcan'ımın sayesinde öğrenmiş olduğum sevimli mekan Kiki'ye çay içmeye gittik..ardından cezayir sokağı, Galata/Teras Cafe derken zaman pııırrr!! uçuverdi ellerimizi arasından..geldiğimiz yolu tıpır..tıpır geri döndük..
güzel bir Dost buluşması daha yakın bir zamana kadar sona erdi..
geriye herzaman ki gibi Yeşocan'ın fotoğraf kareleri kaldı..zevkle takdim ederiz ;)
günün şarkısı da;