11 Ekim 2011 Salı

classics.


Pazar gecesi çok berbat bir mide bulantısıyla uyandığım uykumdan sonra 36 saat boyunca bir türlü toparlayamadığım bünyemi bu sabah zar zor kımıldattım. Dün bu sebeple okula gidemedim pek tabii. Bugün öyle zorlandım ki, ama eğitim-öğretim beklemiyor ve de aksamıyor. Kaldığı yerden devam etmek zorundaydım. Ettim. Şu an beter yorgun olsam da eve geldiğimde annemin hazırladığı o nefis yemek kokuları beni kucaklayıp sarıp sarmaladı yaa tüm yorgunluğum pırr! uçuverdi. Bu keyfi özlemişim.

Bugün okula dönemde bir uğrayan Kadıköy'lü kitapçımız geldi. Cebimdeki son paramla iki güzel kitap almanın gururunu yaşıyorum. Biri Aziz Nesin/ Şimdiki Çocuklar Harika diğeri de yoğun eleştiri alan ve kendimde eleştiri yapma hakkını görmek adına okumayı istediğim Elif Şafak/İskender oldu. Ama en güzeli de sevgili Can Elifim'in hediyesi Murathan Mungan/Şairin Romanı'ydı. Bol kitaplı, 100 Temel Eser'li, çocuklarla kitaplar üzerine dk.lar boyu sohbetler yaptığımız keyifli bir gün oldu bugün doğrusu. Yorgunum ama sebebim de güzel..

Yarın akşam için güzel planlarım var ama en güzeli de perşembe günü için. Şimdiden heyecanla bekliyorum o günü. Hayat her zamanki seyrinde. Eksiklere alışmaya alışıyorum. Gözlerim arada bir buğulanıyor, dalgınlaşıyor sonra zorluyorum biraz yine pırıldıyor. Eskisi gibi olmasa da ben zaten pırıl pırıl parlamasını beklemiyorum. Yaşadıklarımı gözlerimin bile hazmetmesi çok uzun süreceğinden normal karşılıyorum. Sessizlikler yine -sadece ve sadece- bana karşı sürdürülüyor. Herkesle hayat bırakıldığı yerden yaşanıyor. Ben dışarıda tutuluyorum. Değerimiz bu kadar svegili bilok. Yapacak bir şey yok. İnsanlara kendini zorla kabul ettiremeyeceğini öğreniyor insankızı. Biz buna deneyim diyoruz. Yakıcı ve çok can sıkıcı olsa da zaman zaman bu deneyimlere alışıyoruz, nasırlaşıyoruz.

Kulağımda son zamanlarda en çok Bülent Ortaçgil ezgileri, sözleri dolanıyor. Nasıl yumuşak ve anlayışlı söylüyor öyle değil mi? Dinlemeli-Dinletmeli bence. Ruhları yumuşatmalı.

Fotoğrafım güzel yaz günlerinden kalma. Kış kendini gösterdi. Önce havalar üşüdü sonra evlerimiz, odalarımız. Isınsın istedim içim. Yoksa klavyeyi tık.tık.layan parmak uçlarım üşümüş, yeşil hırkamın kol kısımlarının içine saklanıp duruyorlar. Bu fotoğrafıma baktıkça içim ısınıyor.
Neyse.
Annem yemeğe çağırıyor. Söz verdim sohbet edicez yemekten sonra. Anlatacak çok şeyim var.
Şimdilik hoşçakal.

3 yorum:

sessizliğin sesi dedi ki...

TATLI KIZ ŞUNDAN EMİNİM Kİ SEN ÇOK AMA ÇOK GÜÇLÜ BİR İNSANSIN.ŞİMDİ BELKİ ÇOK ÜZÜLÜYORSUN İSTER İSTEMEZ, FAKAT YILLAR SONRA ANLAYACAKSIN Kİ BUGÜN SENİ ÇOK ÜZEN OLAY İYİKİ ÖYLE OLMUŞ İYİKİ BİTMİŞ DİYECEKSİN BUNA TÜM KALBİMLE İNANIYORUM YAŞADIKLARININ YAŞAYACAĞIN MUTLULUKLARIN KEFARETİ OLMASI TEMENNİSİ İLE
SONSUZ SEVGİLER

Damlo dedi ki...

sana da öğrencilerine de bayılıyorum! :):)
nice fotografçılar yetişiyor o sınıfta bilmiyosun =D

ve geçmiş olsun, geçecek olsun.

küçükhanım. dedi ki...

Hümeysa çok teşekkür ederim yorumun için..güzel günler bizi bekliyordur umarım..fazla acı çektik artık gülsün yüzümüz!

Damlocanım, her sene 5 tane benim olsun yeter :))
bir de teşekkür ediyorum mik.mik öpüyorum :)