6 Ekim 2011 Perşembe

hey soul sister, iam fine.


Hafta ortasında insanın tatil yapması gibi güzeli yokmuş. Bugünü dolu dolu evde geçiren bir kişi olarak bunu fazlasıyla hissettim diyebilirim. Annemin nihayet 3 aylık ayrılıktan sonra eve dönmesi, keyifli bir güne başlamam için en sağlam sebepti doğrusu. Onun yokluğunda evin tüm sorumluluğunu üzerime almış olmanın yorgunluğunu artık işleri bölüşerek hafifleteceğim. Ne mutlu bana! Hem ev işleri, hem çalışıyor olmak şu son 3 haftadır beni epey yormuştu. Hani desem buna alışkınım nema problema ama öyle bir şey de yok. Velhasıl, bundan sonra daha rahat hareket edebileceğim. En azından koştur koştur yaşamayacağım uzun bir süre.

Son zamanlarda yaşadığım sıkıntıya o kadar odaklanmışım ki gerçek hayatı yaşamayı unutmuşum resmen. Tek bir turuncu koltuk üzerinden kalktım ve bundan sonra ne yapacağımın nasıl yaşayacağım bilincinde olarak geri kalan hayatıma kaldığı yerden devam etmek ve kapattığım bir dönemin kalıntılarını silip atmakla meşgulüm şimdilerde. Şunu biliyorum ki, artık "Bir şey olmuyorsa zorlamayacaksın." Şu saatten sonra zorlanacak ne bir adam ne de aşk görüyorum ben. Değmediğini görüp kahırlanmaktansa, yok sayıp [tıpkı karşı tarafın bana yaptığı gibi] devam etmek güzelim hayatıma en mantıklısı. Duygularımı es geçiyorum. Bugüne dek hep duygularıyla hareket eden biri olarak bunun çok da işe yaramadığını hatta bu durumun beni mutsuzlukla ödüllendirdiğini gördüğüm için bundan sonrasında mantık ve gerçekçilik üzerine adımlar atmanın beni daha mutlu edeceğini görüyorum, hissediyorum, biliyorum. Karşımdaki adamın benim için ne kadar yanlış bir seçim olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyorum. Hele ki yanından ayırmadığı o 3 kuruşluk adamlarla yaptığı saçma sapan şeyleri görmek, onların fikrine kapılıp desteğini alıp kendi düşüncelerinin çok çok dışında hareket etmesi ve kendisine hiç yakıştırmadığım pek çok şeyi yine bu 3 kuruşluk adamlarla yaşıyor olması gözümden düşmesi ve ondan nefret etmem için çok haklı bir neden.[Bu bahsi geçen 3 kuruşluk adamlar bu sıfatı hakikaten hakediyorlar. Çirkinliklerini olanca çıplaklığıyla tüm açık platformlarda cesurca sergilemeleri, kişiliklerinin çürüklüğünü "adamlık"mışcasına gözler önüne sermeleri sadece mide bulantısı uyandırıyor insanda. Benim sevdiğim adam da bu tarz kişilerle olan diyaloğunu benden ayrıyken daha bir yoğun ve içli dışlı yaşayarak bu saçma sapan yaşam stilinin göz karartan ve mide bulandıran albenisine kendini kaptırıp beni elinin tersiyle bir kenara fırlatabiliyor. Bunların hepsi ve daha fazlası ondan uzaklaşmama neden oluyor.] "Yazık" kelimesi çok hafif kalıyor yanında hissettiklerimin. Çok daha iri kelimeler var içimde. Ama bende kalsın. Şimdiden sonra içimde ölen biri için bir şey söylemek gelmiyor bile içimden. Kelimelerime yazık.
Neyse.

İş hayatı, okul hayatı, bıraktığım yerde beni bekleyen öğrencilerim ve çok çok sevgili öğretmen arkadaşlarım, anlaşamasak da beni destekledikçe kendimi mutlu ve şanslı hissettiğim ailem ve elbet bendeniz.
Hayat güzelliklerle karşılayacak bizleri. Buna inancım hala var. Çünkü biz güzeliz. Kirlenmemiş, temiz ve saf bir içtenlikle yaşamaya devam ediyoruz. Bunun elbet bir gün mükafatını alacağız. Er ya da geç ama bir gün mutlaka.

Bugünden beri dilime dolanan ve içimi keyfe bulayan bu güzel şarkıya verin kulağınızı ve sonra siz de benim gibi evin içinde heyyy heeeeyyy heeeeyyy diye diye dansedin, içiniz keyif ve mutluluk dolsun ;)

Hiç yorum yok: