23 Ekim 2011 Pazar

büyük imtihan.

Son günlerde çok yoğun acıların çorap söküğü gibi geldiği ve en içten acı şeklinde hissedildiği günlerdeyiz ülke olarak. Daha birkaç gün evvel gelen şehit haberleriyle sarsıldık. Aslında bu haberler hemen hemen her gün karşılaştığımız türdendi. Bu seferki, sayı olarak çok olduğundan hakettiği tepkiyi geç de olsa toplamış oldu. Şehit sayısı bir-iki olsaydı şayet, bu kadar tepki toplamayacağı barizdi. Masaya vurulan "Yeter!" yumruğu ancak bunca can gittikten sonra olmamalıydı desek de sınır ötesi harekatın şehit haberleri akabinde olması da bir neticedir diyebildik bir şekilde.
Daha ben kendime tam olarak gelemeden bugün Van'dan gelen 7.2'lik deprem şokunu yaşadım. Kaç gündür içimde dışımda süregiden tatsız halet-i ruhiyeyi bugün biraz olsun ötelemek adına uzun süredir görüşmediğim fotoğrafçılık klubünden arkadaşlarımla Eskihisar'da buluşmak için çıktım evden. Hava bulutlu ama yumuşak ve tatlı, insanlar yaşadıkları duyguları evinde bırakıp atmış kendini çoluk çocuk dışarı, açık mavi tonda bir kılıf giydirilen pazar günü, buluşmaya erken gitmenin aceleciliğiyle tek başıma iki sayfa kitap okuyup açık demde şekersiz çayımı yudumlamanın keyif veren özgürlüğü falan feşmekan derken buluştuk çocuklarla. Saatim yanımda ama teknolojiden tamamen uzak bir ortamda olunca haberlerden birhaberdim. Arkadaşlarımdan biri söyledi. Çok üzüldüm. Telefonda Küçükbey'den aldığım yüzeysel haberlerden sonra eve gelir gelmez televizyon ve internet kanallarından olayın korkunç boyutunu öğrendim. Çok üzüldüm. Hele ki bu terör olaylarından dolayı milletimizin çatlayan sabır taşlarının ve ince bir çizgide oynayan farklı psikolojik yıpranmışlıklarının etkisiyle bazı şahısların yapmış oldukları saçma sapan yorumları okuyunca daha bir üzüldüm. Bu bir dil,din,ırk sorunu değildir ki bunu düşünen asıl bölücülüğü içinde, fikriyatında taşıyan kişidir. İnsanlık söz konusu. Şahsen, Kaddafi'nin ayaklar altında sürünen ve oradan oraya fırlatılan cesedini gördüğüm zamanda bile içim cızladı benim. İnsanlar üzerine uyguladığı diktatörlük, acımasızlık vs. gözüme görünmedi. Sadece kim ve ne olursa olsun bir insan cesedinin bu şekilde sergilenmesi benim insancıl fikriyatıma taban tabana zıt bir durumdu. Üzüldüm. Canım Ülkem'deki bu tarz yorumları okuyunca daha büyük bir üzüntü duyuyorum içimde. Kınıyorum ve de.
Şimdi yıpranan tüm hissiyata inat daha bir kardeşçe sarılma vaktidir.
Van için seferberlik vaktidir.
Ben bu ülkede ciddi anlamda sağ duyulu insanlar olduğunu biliyor ve her vatandaşın üzerine düşen maddi manevi her tür yardımı esirgemeden Van için yola çıkacağını biliyorum. Desteğe ihtiyacımız var. Desteğe ihtiyaçları var.
Esirgemeyelim.

Bu tatsız durumların ardındaki eleştirel eksiklikleri, hataları, ah'ları, vah'ları bir kenara bırakmak ve çözüm için çabalamak en doğru yoldur bence.
Güzel, çok güzel ve temiz, huzur dolu yarınlara uyanmak dileğiyle...
 

Hiç yorum yok: