5 Eylül 2011 Pazartesi

unutma bahçesine hoşgeldiniz.


Son zamanlarda okuduğum Lütfiye TEKİN'in Unutma Bahçesi isimli kitabı, içinde bulunduğum duruma net çizgilerle gönderme yapan bir kitap olarak raftaki yerini aldı. "Unutmak" ve "Hatırlamak" temaları üzerine duran bu güzel yapıt beni, unutmanın geçmişte yaşanan pek çok iyi-kötü olayı bir bohça yapıp uçurumdan aşağı atmanın gelecek için en güzel yatırım olduğu konusunda ikna etmedi değil. Yavaştan bohçamı dürmeye başladım..
Kitapta bulunan 10 maddelik şu bölüm öyle hoşuma gitti ki paylaşmadan edemeyeceğim.

1- Okuduğun bütün kitapları, çektiğin fotoğrafları, yaptığın resimleri unutacaksın.

2- Adını, geçmişini, geleceğini, yazdıklarını, yazacaklarını unutacaksın.

3- Çocukluk rüyalarını, bildiğin ağaç adlarını, toprağın neden kendini parçaladığını, yağmurların en çok hangi mevsimde yağdığını unutacaksın.

4- Tahta kulübeye giden yolu, içinden sular geçen köyü, parçalanan defter sayfalarını unutacaksın.

5- Gitmek istediğin adaları, yıktığın evleri, kırık gitarı, dizdiğin odunları, kurduğun düşleri, tanıdığın kuşları, karıncaların yaşamını, sevdiğin bütün yüzleri unutacaksın.

6- Gezindiğin bedenleri, katettiğin ülkeleri, yüzdüğün denizleri, kuruttuğun toprakları, ektiğin ağaçları, suladığın bahçeleri, okşadığın çocuk yüzlerini, tırmaladığın kedileri unutacaksın.

7- Söndürdüğün yangınları, taşan göletleri, sabahlara kadar dans ettiğin geceleri, sevgilinin adını sayıklayarak ter içinde uyandığın sabahları unutacaksın.

8- Sana yazdıklarımı, senden sakladıklarımı, almadığın hediyeleri, verdiklerini, çığlıklarla koşturduğun günleri, duvardaki yumruk izlerini, parçalanmış bedenini, tuvalette baygın yatanı unutacaksın.

9- Buzlar ülkesinde yanan masal kahramanlarını, palyaçoları, yunusları, avucundan kaçan sincapları, ateşlerde yanan silinmiş yazıları unutacaksın.

10- Çocukluğun düşler ülkesi olduğunu, gençliğin duvarlarla kıstırılmışlığını, arabanla gökyüzüne uçtuğun zamanları, uyuyup kaldığın beyaz odaları unutacaksın.

Bir tek şeyi unutmayacaksın. Onun da ne olduğunu söylemeyeceğim.

Okuyarak iyileştirmeye çalıştığım yaralarımın zaman zaman beni boğacak derecede nefessiz bıraktığını, altını çizdiğim satırlarla kim bilir ne zaman, nerelere, kimlerle gittiğimi, dalgınlıkla 3-5 sayfayı okuyup bir şey anlamadan tekrar geri dönüp okuduğumu, iyi olduğum düşüncesini beynimin herbir kıvrımına ince uçlu özel el yapımı iğnelerle zerketmeye çalışırken aslında sadece kendimi kandırdığımı, mutlulukla tebessüm eden yüzümün aydınlığını geri kazanmak uğruna her gün ayna karşısında dakikalarca rol çalıştığımı, gün aydınlıkken her şeyi unutabilen hafızamın gece yastığa başımı koyduğumda isyankar bir ergene dönüşüp her şeyi kırıp parçaladığını ve gözlerimden yaşları oluk oluk akıttığını, ve daha onlarca hadisenin şu 1.55lik küçücük beden içinde savaş ortamındaki dehşet gibi süre gittiğini bir ben bilirim.

Şimdiii "Unutmak" istemek, tüm bu acıları dindirecekse neden unutmayayım söyle sevgilim?

Yolumuza kaldığımız yerden Aslı ERDOĞAN'la devam ediyoruz yanımızda koca bir bardak dolusu tamek kahvaltım'la!
Esen kalın.


1 yorum:

''AnGeL!CAbuZ'' dedi ki...

Zaman güzel dostum,herşey için biraz zaman...unutmayacaksın belki,ama o kadar alışacaksın yaralarınla yaşamaya..gülmeye başlıyacaksın,başladıgında anlayacaksın bir sana olan oluyor!o yüzden tek sana birşey olmaması için yaşamayı öğren..çok bencilce ama yaralarınla başa çıkmanın bir yolu sadece bu..