10 Eylül 2010 Cuma

o asker, can asker!


Heyecanla beklediğimiz o özel ve gerçekten güzel gün geldi. Bizler, mutluluktan iyice açılmış ağızlarımızla küçük.kırmızı.arabada yerlerimizi alıp pazartesi gecesi çıktık yola.

Feribot, karayollarının kıvrımlı virajları, otobanda 130-140 km.hız, sırt çantasına özenle yerleştirilmiş sürpriz hediyeler, mis kokulu ve kabarık bir mektup zarfı, minik notlar, seyahat defteri, fonda son günlerin popüler parçaları -especially tarkan- bol-bol sohbet & eğlenceli bir yolculuk ve ilk saatlerde pıt-pıt atarken son dk.larda küt-küt atan sevgi dolu bir kalp..
Hepsini birden doldurdum cebime Onur'u gördüğüm ilk dk.da boşaltıverdim avuç dolusu önüne!

ilk dk.
Öylesine farklı, öylesine heyecanlı ve öylesine özlem yüklenmiş ki o anı beynim nasıl da işlemiş uzun belleğinin en derin noktasına. Durup durup gözlerimin önüne getiriyor aynı sahneyi, ardından yüreğim atağa geçip kütür kütür atarken ağzımdan fırlayıp çıkacak diye nefesimi tutup yumuyorum dudaklarımı olanca gücümle!

Çok özlemişim.
Hem de deli gibi..
Normal şartlarda hemencecik geçiveren 26 gün, önümde lastik gibi uzamış gitmiş km.lerce yol almış aradan geçen zamanı da yıllara bölmüş gibi bitemedi benim nezdimde ve bu bitmeyen zamanın acısını içimde beslediğim özlemle birlikte yoğurdum.

Kavuştuk sonra.
Sarıldım. İçime sokarcasına sarıldım hem de!
Engel olamadım gözlerimden iki damlacık düşüverdi yanağıma.
Ama bu iki damla düşerken nasıl da mutluydum. Sevinç gözyaşları derler ya işte ondandı dökülen yaşlar.

...

Yanımda olmasından fec'i keyif aldığım ve kendimi yanında çok çok huzurlu hissettiğim sevdiceğimle 2 gece 3 gün geçirdik. İlk gün&gece hep evdeydik ve sohbet ettik. Anlattı durdu. Ben de dinledim durdum. Onu daha iyi anladım. Telefonda sınırlı dk.lardaki konuşmaların acısını çıkarırcasına saatlerce konuştuk. Uykudan gözlerimiz kan çanağına dönmüş olsa da -ki buna ilaveten yapmış olduğumuz yorucu yolculuk da var- devam ettik sabaha kadar.

Sonra biraz soluklanalım dedik. Uyuduk, uyandık. Ayvalık'a gittik. Bir deniz havası aldık. Buz gibi sularda serinledik. Cennet tepesine çıktık. Bu kez yanımızda şarjı fullemiş bir nikon vardı ve bizi turkuaz maviyle buluşturan fotoğraflara manken seçti biz de pozlar verdik. Yörük Çadırında gözleme yedik. Cunda Ada'sında kızarmış dondurmada karadut'la sakızı buluşturup midemize bayram ettirdik. Ardından yine döndük Balıkesir'e. Yorgun ve uykusuz olsak da biraz dinlenip yine koyulduk en uzun muhabbetlere.

Sabah oldu.
Bayram tebriği, bayram kahvaltısı, bayram tatlısı, bayram harçlığı, bayrama bulanmış bayram askeri derken saat 17:30'da birliğine teslim oldu sevdiceğim.
Bizler de gözlerimiz arkada ve sisli gözyaşlarıyla geri döndük. İçimizde Tanrı'ya edilen şükürler de yanında pek tabii. [Tüm zorluğuna karşın iyi bir yerde ve kısa dönem asker olması şükrü ziyadesiyle gerektiriyor!]

İnanıyorum ki geriye kalan şu 4,5 aylık süre hepimiz için rahat ve güzel geçecek ve dilimde kotasını taşıran dualarım yalnızca Onur için değil tüm askerlerimiz için dillenecek.
Hayırlısıyla gelmelerini nasip etsin güzel mevlam!

İçim rahat.
İçim dolu.
İçim özlem çentikleri atmaya başladı çoktan.
Son 130 günden geriye sayıyorum.
Hadi bakalım!



O serenat yapar ben de huşu içinde ve baygın bakışlarla O'nu dinlerim he-he! :)


Cennet Tepesi'ndeyiz.
O yanımda ve pek sarılgan(!) bir çiftiz biz! [sarılgan nedir yahu?] :)


Gitmeden bir de şarkı postlayasım geldi..
Ama blogger linki kaydettiğimde sorun çıkarıyor :(
Bu sebepten başka bir posta bırakıyorum şarkı olayını.

Tez zamanda görüşmek dileğiyle!

4 yorum:

Kiraz Limanı dedi ki...

Ne güzel olmuş..Sizi böyle görünce çok mutlu oldum..Sayılı gün çabuk geçer derler ayrılıklar sıcak tutar sevgiyi..:)

Sevgiyle

küçükhanım. dedi ki...

evet sevgili yurdanur zaman sayıyoruz çabucak geçiversin sonra kavuşalım! :)

Stil Direktoru dedi ki...

Allah sabır versin tatlım faceden de görmüştüm tütüü size

b'locked dedi ki...

:) 1 Ekim'de yaşayacağım aynısı için süper bir önizleme oldu minnettarım