3 Haziran 2010 Perşembe

kef.


önündeki sayfalarca konuya odaklanmaya çalışan kız. omuzları ağırlaşmış boynuna baskı yapıyor, hafif kambur görünen profilinin farkına varamıyordu. pencereden dışarı kayan yorgun ve bir o kadar da meraklı gözleri, gökyüzüyle yeryüzünün kesiştiği dar bir noktada cilveleşen iki martıya takıldı birden. antenlerinin yağmur suyundan paslandığı, teknoloji harikası uydu ve çanakların üstüste yığılmış beton bloklardan mantar gibi türediği gri ve tozlu evlerin üzerinden bir yükselip bir alçalarak oynaşmaları, kızın sıkılmış gönlüne ve bi türlü sağlayamadığı dikkatine içten bir mutluluk ve canlılık getirdi.

sonra, o merakla ışıldayan gözler toprak rengiyle hakiye boyalı, yer yer dökülmüş badanasıyla yeniyle eski arasında arafta kalmış bir binanın üst kat pencerelerinden birine kaydı.

yaşlı bir teyze.
beyaz, kenarları yeşil oyalı bir namaz başörtüsü.
sıkkın bir çehre.
çil düşmüş elleriyle kar beyazı güneşliği aralayıp anlamsız bakan iki gözle etrafa şöyle bir gözattı.

kız bir an korktu gözgöze geleceğini sanıp.
son zamanlarda gündemdeki olayların tedirginliğiyle ürkek baktı teyzeye..
soğuktu..
yalnızdı..
uzaktı 5 metre yakınlığa inat..

Oysa ki yaşlı teyze yılların çilesini yutmuş, öylesine pervasız ve heyecansızdı. Gözleri, genç.kızın gözlerindeki pırıltıdan uzak ve meraksızdı.
Usulca geldiği gibi kapattı perdeyi ardına bakmadan..
kar beyazı güneşliğin hafif dalgası kaldı geride.

Genç.kız oyunlar oynayan iki çifte martıyı düşündü..
Sonra yaşlı ve yalnız teyzeyi.
Bir de kendini.
içi sıkıştı.
Birden uyanan ışıltılı merakı aynı hızla sönüverdi.
Dikleşen omuzları çöküverdi.
Profili kamburlaştı.
Dağılan dikkatini önündeki beyaz fotokopi kağıtları üzerinde kararmış noktacıklara vermeye çalıştı.

Gebze/FDD

Hiç yorum yok: