23 Nisan 2014 Çarşamba
23 Nisan Coşkusu.
Geçen yıl iç çekerek bakıyordum atanmış arkadaşlarımın 23 nisan fotoğraflarına. Çocukların coşkusunu, heyecanlarını, keyifle ortaya çıkardıkları dans videolarını gördükçe ben de gelecek yıl 23 nisan da böyle olacağım diyordum. Çok şükür şimdi hayalim gerçek oldu. Ben de kaldığım yerden kutlamalara devam edebiliyorum. Malum 2 yıl ücretli öğretmenlik deneyimimde bu duyguyu yaşamıştım fakat kadrolu öğretmen olarak kutladığım ilk 23 nisan olması açısından bugün daha özel ve anlamlı benim için. Şükürler olsun.
Dün Iğdır'da hava çok kötüydü. Fırtına, dolu, sağnak yağış derken bugün için endişeli yattım. Dilimde dualar tabii yağmur yağmaması adına. Sabah kalktığımda sıcacık bir güneş karşıladı pencereden beni. Nasıl mutlu oldum ahh! Hemen güzel bir kahvaltı ve ardından lezzetli bir hazırlık süreciyle okula gittim. Her şey yolundaydı. Keyifli bir tören yaptık ve sonunda da okulumuzun arka bahçesinde mangal partisiyle yoğun geçen koşturmalı günlerin acısını çıkarttık. Köy okulu olmanın avantajlarından biri de yeşilliğin için de merkez okullara kıyasla daha rahat bir çalışma ortamına sahip olmak. Yemyeşil çimenlere yayılıp ağaçların gölgesinde keyifle muhabbet etmek, çayını yudumlamak, bazen kitap okumak bazen öğrencilerle sohbet etmek gibisi yok. Bundan inanılmaz keyif alıyorum ve biliyorum ki İstanbul'a döndüğümde bu ortamı çok arayacağım. Özellikle de pek çok okulda bahçe kavramının olmaması, binaların arasına gömülen beton yığınlarında mutsuz ve gri günler geçireceğimi düşününce çok çok çok arayacağım bu yemyeşil ve ferah geçen günleri.
Iğdır'da son 1 ayım kaldı. Bir aksilik çıkmazsa 23 Mayıs'ta evime, yuvama ve eşime döneceğim. Bir yandan bunun heyecanını yaşarken diğer yandan burada kalan son günlerimi keyifli hale dönüştürmeye çalışıyorum. Hamilelik duygusallığı ve ufak da olsa depresyonuna inat direniyorum mutlu olmak için. Sağolsun okul arkadaşlarım, yurttan arkadaşlarım ve dışarıdan tanıdığım diğer yakınlarım etkinlik konusunda kafa dengi insanlar. Beni mutsuz moddan daha keyifli bir moda almak için çabalıyorlar. Ben de ayak uydurmaya çalışıyorum işte.
Odada kendi başıma kalıp sevdiğim insandan ayrı olduğum fikrini aklıma getirmediğim sürece sıkıntı yok fakat ister istemez düşüyor aklıma yapacak bir şey yok. Enerjim çekiliyor ve keyfim kaçıyor. Güzel bir gün geçirmiş olsam da içinde bulunduğum durumu yatağa yattığımda kabullenemiyorum. İnsanın gerçekten sevdiğine ihtiyacı var böyle bir dönemde ve ben her seferinde bunu dile getiriyorum evet farkındayım fakat çok zorlanıyorum. Yine de diyerek karamsar moduma bir son verip güzel şeylere odaklanmaya çalışmak en güzeli olacak sanırım.
Doğan Cüceloğlu'nun Savaşçı isimli kitabını okuyorum şimdilerde.
Beni ayakta tutuyor cümleleriyle. Güç veriyor ve hayata daha pozitif bakmama yardımcı oluyor. Kişisel gelişim kitaplarını sevmem ama bunun farklı bir tadı var. [Düşünsene benim gibi pozitif bir insan, pozitif düşünce takviyesine ihtiyaç duyacak duruma düşmüş. Vay anasını!]
İyi şeyler konuşmak lazım..
İyi şeyler düşünmek lazım..
Ne olursa olsun tatlı bir tebessüm lazım dudaklara..
Bir de anlayış lazım..En kuvvetlisinden..
Bugün 23 nisan.
Kutlu olsun çocuklarımızın bayramı.
Kutlu olsun Milli Egemenliğimiz!
21 Nisan 2014 Pazartesi
Bahar gelince güzelleşirim ben. Bir de canım gelince.
Küçük hamile bir hanımın 28.yaş gününü de geride bıraktık. Sevdiğim adam yanımdaydı ve çok sevgili dostum Deniz aynı gün İst.dan kalkıp Iğdır'a geldi benim için. 3 kişilik kalabalık bir mutluluktu bizimkisi. 19 Nisan'ı özel ve kıymetli kıldılar varlıklarıyla. Minicik bir pastayı üflerken dileğim bir daha ne eşimden ne evimden ne de sevdiklerimden bir daha bu kadar uzağa düşmemekti. Gelecek yıl hep birlikte olmayı arzu ederek üfledim minicik pastamın üzerindeki mumları.
Bir yaş daha büyüdüm. Geçen hafta 27ydim bu hafta 28.
Yeni yaşım bana bambaşka duygular ve yenilikler getirecek.
Minicik kızım Neva katılacak hayatımıza bundan daha güzel ve özel bir hediye olabilir mi?
2014ten beklentilerimin yanına şimdi bir de 28.yaştan beklentilerimi ekleyebilirim.
Aslında tam da beklenti değil benimkiler..
Düşünceler, arzular, dualar diyebiliriz.
Not defterime kaydettiğim şeyler artık daha fazla.
Daha çok yazmak, daha çok okumak, daha çok fotoğraf çekip paylaşmak ve hayatı daha tadını çıkararak yaşamk istiyorum yeni yaşımı.
Hayıflanmadan, şikayet etmeden, günümün gecemin uyanık olduğum ve nefes aldığım her günün şükrünü dolu dolu yaparak..
Bir de sevdiğim adamla birlikte aynı evde yaşamaya devam ederek..
Kabul olur herhalde bu hamile kızçenin duası..
Olur değil mi? :)
17 Nisan 2014 Perşembe
kavuşmalar..ahh kavuşmalar..
İçimi ne açabilirim kimseye ne de tarifini yapabilirim yaşadıklarımın. Sadece zor bir süreç bu yaşadığım. Hele ki ilgiye, şefkate, dokunmaya, hissetmeye bu kadar aç olduğum bir dönemde [daha önce bunların böyle elzem olduğunu hiç hissetmemiştim.] tek başıma bu yalnızlığı göğüslüyor olmak zaman zaman en diplerde sürünmeme neden oluyor. Ben ki yaşam enerjisi her dem normalin üzerinde seyreden bir insan artık sürekli kendimi ağlama krizlerinden toparlamakla, motive etmekle, sakinleşmeye çalışmakla buluyorum. Mutluluk hormonu vücudumda en az salgılanan hormon oldu artık. Yeni tanıdığım insanlar elbette ki yardımcı olmaya çalışıyor, ortak oluyorlar hislerime ama kimse dokunmuyor ellerime, yüzümdeki yaşları elleriyle silen biri yok, başımı yaslayacağım, bel ve sırt ağrım dayanılmaz olduğunda ben demeden masajımı yapacak biri yok etrafımda. Oysa beni bilenler beni sevenler beni önemseyip değer verenler bu halimi görse durur mu yerinde? Söyletmezler, yineletmezler, nazımı, kahrımı bir hamile kadının acizliğini dindirmek için ellerinden geleni yaparlar değil mi yah?
Bunların özlemi işte yaşadığım..
Naz yapacağım yegane adam geliyor yanıma..
Beni sarmaya, sevmeye geliyor..
Bugün günlerden sarılma, öpme, koklama..
Yanında mutluluk hormonlarının en dolusunu salgılama zamanı!
2 saate yanımda olacak..
Tekmeleriyle karnımda heyecanını belli eden minik bir kız çocuğu da aynı hisleri paylaşıyor benimle!
Annesinin keyfi ona da bulaşmış olacak belli ki!
Gelsin sevdiğim adam.
Mutluluğa boğsun beni ve minik kızımızı ^.^
3 Nisan 2014 Perşembe
mış gibi yapmak.
Mutsuzluğun dibindeyim. Belki de depresyonun sınırında olabilirim bugün yaşadığım o korkunç hissiyattan sonra. Bir yere sığamıyorum. Nefes alamıyorum. Düşünemiyorum. Üretemiyorum. Elim kolum kilitli açılmıyor düğümlenmiş halde. Hamilelik duygusallığı yaşıyorsun demek kafi mi içinde bulunduğum duruma? Her kafadan bir ses çıkıyor ve bu sesler beynimin içinde büyüyor büyüyor ve koca bir çığa dönüşüp beni de içine alıp yutuyor. "Sen yoğun olarak başladın duygusallık yaşamaya./ Hamilesin ya ondan böylesin. / Takma kafana sayılı gün çabuk biter. / Sabret bir şey kalmadı. / Ağlama niye ağluyorsun ki? / Gereksiz üzüyorsun kendini. / Oyalanacak bir şeyler bul kendine. Kitap oku, film izle, yürüyüşe çık, spor yap...etc."
Ne derdimi anlatabilirim etrafıma ne de anlaşılabilirim.
Evimde vakit geçirmeyi özledim.
Boğazda serin esen rüzgarda yürümeyi.
Kadıköy'de dolaşmayı özledim. Vapurla karşıya geçmeyi.
Emirgan'da laleler açmış. Son 3 yıldır her lale sezonunda gitmiştim bu yıl yokum.
Açan lalelerin arasında fotoğraf çekmeyi, çektirmeyi özledim.
Sevdiğim dostlarımla buluşup muhabbet etmeyi, düşüncelerimi sınırsızca paylaşmayı özledim.
Beni gerçekten tanıyan, bilen ve en önemlisi de anlayan insanlarla vakit geçirmeyi özledim.
Burada bir labirentin içindeyim.
Dönüp dolaşıp çıktığım yer aynı.
Kendimi oyalamak için neler yapıyorum neler ahh bir bilseniz keşke!
Kimse beni anlayamaz ama evet çünkü BEN HAMİLEYİM VE ÇOK DUYGUSALIMM!
ve HAMİLE OLDUĞUM İÇİN ÖZLESEM DE ÖZLEMİM YAŞADIĞIM DUYGUSALLIKTAN İLERİ GELİYORDUR. BEN TEK BAŞINA ÖZLEM DUYUP AĞLAYAMAM, ÜZÜLEMEM ÇÜNKÜ!
Sıkışıp kaldım hayatta.
İçimde hareket eden kalbi benimle atan bir minik çocuktan başka yanımda kimsem yok.
Ve ben gerçekten şu an çok kötüyüm blog! :(
Ne derdimi anlatabilirim etrafıma ne de anlaşılabilirim.
Evimde vakit geçirmeyi özledim.
Boğazda serin esen rüzgarda yürümeyi.
Kadıköy'de dolaşmayı özledim. Vapurla karşıya geçmeyi.
Emirgan'da laleler açmış. Son 3 yıldır her lale sezonunda gitmiştim bu yıl yokum.
Açan lalelerin arasında fotoğraf çekmeyi, çektirmeyi özledim.
Sevdiğim dostlarımla buluşup muhabbet etmeyi, düşüncelerimi sınırsızca paylaşmayı özledim.
Beni gerçekten tanıyan, bilen ve en önemlisi de anlayan insanlarla vakit geçirmeyi özledim.
Burada bir labirentin içindeyim.
Dönüp dolaşıp çıktığım yer aynı.
Kendimi oyalamak için neler yapıyorum neler ahh bir bilseniz keşke!
Kimse beni anlayamaz ama evet çünkü BEN HAMİLEYİM VE ÇOK DUYGUSALIMM!
ve HAMİLE OLDUĞUM İÇİN ÖZLESEM DE ÖZLEMİM YAŞADIĞIM DUYGUSALLIKTAN İLERİ GELİYORDUR. BEN TEK BAŞINA ÖZLEM DUYUP AĞLAYAMAM, ÜZÜLEMEM ÇÜNKÜ!
Sıkışıp kaldım hayatta.
İçimde hareket eden kalbi benimle atan bir minik çocuktan başka yanımda kimsem yok.
Ve ben gerçekten şu an çok kötüyüm blog! :(
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)