13 Kasım 2011 Pazar

iç sıkıntısı.


Bu aralar hem çok sıkıntılı hem de üzgün ve kırgınım.
Kime?Neye?Niçin?
Çok cevaplı sorular bunlar. Aklımda hepsinin net ve kesin cevapları mevcut ama anlattığımda kimse beni anlamıyor. Hep suçlu, hep haksız durumuna düşmekten öyle çok sıkıldım ki :(
Ya hiçbir şeyden mutlu olmayan ya bencil sadece kendini düşünen ya da vefasız, hayırsız olan bir yeşim'im insanların gözünde. Oysa ki ben bu saydıklarımın milyonda biri bile değilim. İşte canımı yakan ve içimde kocaman bir kırgınlık çukuru kazan sorun da bu. Sevdiğim, değer  verdiğim insanlara kendimi anlatamamam. Beni hala tanımıyor oluşları ve aramızdaki iletişimsizlikten kaynaklanan yanlış anlaşılmalar. Bilinmez ki ne çok fedakar, ne çok değer veren, seven, elimden geldiğince çabalayan bir insanım.
Son 2 ayımın nasıl geçtiğini bilmez gibi hoyratça davranınca insanlar bu hassas yüreğime, o zaman her şeyden ve herkesten soyutlanıp kendi küçük ama mutlu dünyamda yaşamanın benim için çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Benim toparlanmaya ihtiyacım varken, yaralarımın sarılmaya, kanatlarımın tekrar iyileştirilmeye ihtiyacı varken karşılaştığım bu durum beni daha kötü yapıyor. Toparlanamıyorum. Yardım edenim yok. Kapris, naz çeken taraf neden hep ben oluyorum? Neden insanlar hep bana ağız dolusu sitem etme hakkına sahipken ben kimseye sitem etmiyorum? Sevdiklerim neden hepsi birden üzerime saldırıyor onlarca kişiyi öldürmekten sorumlu bir katilmişim gibi. En yakınımdakinden en uzaktakine dek bu böyle..Neden diyorum? Bana cevabını sen bul, bir düşün bakalım diyorlar.
Kendi başıma bırakılmak, karşılaştığım sorunları kendi başıma çözmek ve tek taraflı yaşamak ilişkileri o kadar yordu ki beni..
Şu vakitten sonra ne kimseye tek bir açıklama yapmaya mecalim var, ne de karşılaştığım sorunları tek başıma çözmeye..
İnsanlar beni memnuniyetsiz, hiçbir şeyden mutlu olmayan, vefasız, bencil bilmeye devam etsin.
Ben öyle biri olmadığımı ve ölünceye dek asla da olmayacağımı biliyorum yaa yeter bana.

Bu sitemkar yazımın sonunu bugün Can Elif'imin bana dediği şu güzel cümlelerle bitiriyorum.

"Beni yargılayan insanlar ne benim giydiğim ayakkabıları giydiler ayağına ne de benim geçtiğim yollardan geçtiler. Onlar sadece yargıladılar. Kendilerini asla benim yerime koyamadılar."

4 yorum:

yıldız dedi ki...

Sen seni biliyorsun bunu duydum ya yeter.

Ama gel bana istediğin gibi kapris yap,sitem et,söylen için dök,dinlerim,unutma anlamak için Elif ne güzel söylemiş,senin ayakkabılarını giymediler.

Bazen aynı yolda yürürken birden başka yollara sapıyoruz.Aslında kızma da onlara.Zaman geçince anlayan anlar anlamayan da kendi yolunda çoooktan ilerler.

Zaman zaman birileri,bir şeyler azalıyor demiştik ya işte bu da o dönemeçlerden biri senin için..

Elif dedi ki...

Canım benim yüreğin, için ne zaman sıkılırsa ben hep senin yanındayım. Kararların ya da yaptıkların ne olursa olsun her zaman burda yüreğini açabileceğin bir kapı var. Mevlana'ya ait olan bugün sana söylemeye çalıştığım sözün tamamı şöyle;
"Benim hayatımı yargılamadan önce,
benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,sokaklardan,dağ ve ovalardan geç.Hüznü,acıyı ve neşeyi tad...Benim geçtiğim senelerden geç,benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git,benim gittiğim gibi...
Ancak ondan sonra,beni yargılayabilirsin!"
Hep mutlu ol Yeşom, çünkü sana hüzün yakışmıyor :) Ahh evet bir şey daha: "Hayat enerjine hayranım." :)

denizcan dedi ki...

uzak mekanlarda, farklı da olsa boğacak şiddette iç sıkıntıları.. yanımda olsan.. bir sarılsak birbirimize, karışır mı bütün kötülükler içimizden gökyüzüne? kimin neden, nasıl ve ne dediği umrumda değil.. yargılar umrumda değil.. bil ki burada bir yürek seni en ulaşılmaz noktalarında taşıyor.. çok seviyorum seni yeşocan'ım..

ayci dedi ki...

buluşup bi kahve içelim mi?
demeyi ve sonrasından hemencecik buluşmayı çok isterdim şuan.