20 Şubat 2014 Perşembe

nocturne.


Klasik müzik bestecileriyle aramız fevkalade son günlerde. Özellikle de Chopin, Liszt, Satie ve Vivaldi beni en çok etkileyenler. Sağolsun minik kızımız sayesinde iyi bir kulak geliştiriyorum. [ aaa evet yaa ben bahsetmedim bizim minik pembe yanaklı bir kızımız olacak, ismi de Neva olacak. Bu ismi geçen yıl duymuştum ve çok hoşuma gitmişti. Anlamı; notalar arasındaki ahenk ve bir de bolluk, zenginlik demek. Kulağa da çok hoş geliyor. İki isim koyma çılgınlığından uzak duruyoruz. Tek isim yek isim diyenlerdeniz biz de.]
Ara tatile 26 Ocak'ta başladık ve tatil dediğimiz o harika şey hemencecik bitiverdi ve ben bıraktığım yerde yine Iğdır'dayım. Şükür ki bıraktığımda şehir tam bir çöplük ve pislik yığınıydı şimdi buzlar erimiş, çamur ortadan kalkmış, güneş ve mavi bir gökyüzü her yanı kaplamış. İnsanın içine az da olsa mutluluk salıyor depresif ruh halinden sıyırıyor seni. Sabahları artık duman solumuyoruz. Akşam dışarı çıktığımızda kıyafetlerimize duman kokusu sinmiyor. Az da olsa rahat nefes alabilmek gerçekten çok güzel burada. Bu şehri arkamda bırakıp gittiğimde hep is kokan pis bir şehir olarak anımsayacak olmak kötü tabii. Bahar gelince her yerin canlanmasını candan diliyorum. Belki o zamana fikrim yerini daha güzelleriyle yer değiştirir. Bekleyelim baharı öyleyse.
İstanbul'dan, eşimden ve evimden ayrılmak o kadar kötü etkiledi ki beni hala adapte olamadım desem doğru söylemiş olurum. Özellikle de Küçükbey'den ayrılmak çok çok çok zordu. Onun ilgisi, sevgisi, beni hamileliğimin bu zorlu zamanlarında rahat ettirme çabası ve daha onlarca şeyi beni o kadar doyuruyor ve mutlu ediyordu ki şimdi kanadımı kolumu kırmışlarcasına yalnız kaldım diyorum burada. Kimse onun yerini tutamıyor bunu yaşadıkça daha net görüyorum ve ona her geçen gün daha sıkı bağlanıyorum ve hiç ayrılmak istemiyorum. Geçen yıl evliliğimin ilk yılı olmasına rağmen ben sınav kaygısı, korkusu ve telaşıyla yedim bitirdim koca seneyi. Bu yıl desen kalktım taa ülkenin en doğu ucuna geldim, yine ayrıyım yine eksiğim sevdiğim adamdan. Gelecek yıl birlikte olduğumuzda aramıza minik bir dünyalı katılacak ve hayatı bu kez dilerim eksiksiz yaşamaya başlayacağız. Keşkelerim elbette var. Farklı olmasını istediğim, şöyle olsaydı, böyle olmasaydı dediğim şeyler var. Hayatın sürprizlerle ve beklenmedik olaylarla dolu olduğunu göz ardı ettiğim zamanlarda böyle düşünüyorum ama biliyorum bunu. Her türlü değişikliğe ve beklenmedik şeye her daim hazır olmak gerekiyor.
Kızçemiz Neva hanımcık artık hareketlenmeye başladı bu arada. Karnım aç olduğunda hiç hissetmiyorum ama doyduğumda başlıyor içimde sambalara, zumbalara, çaçalara. Onu içimde ilk hissettiğimde çok büyük bir duygu yoğunluğu yaşamış ve gözyaşlarımı tutamamıştım. [Buna hormonları değişen hamile kadın psikolojisi diyoruz evet.] Şimdi onun hareketlerini dinliyorum, takip ediyorum, heyecanla bekliyorum. Farklı ve bir o kadar müthiş bir hissiyatmış bu. Gerçekten çok güzel.
Aynanın karşısında karnımı incelediğimde ya da kremlendiğimde diyorum, "Ben anne olacağım, nasıl yaa?!" Hala idrak edemediğim, kendimi çocuk gibi hissettiğim ve anneliğe hazır olmadığım gerçeğine takılıp kalıyorum. Etrafımda beni olumlu anlamda motive eden herkes bunların bebeğimizi kucağımıza aldığımız andan sonra tamamen değişeceğini, içgüdüsel bir annelik hissinin direkt ortaya çıkacağını söylüyorlar. Ben de merakla bekliyorum o zamanı. Sağlıklı, sıhhatli ve huzurlu bir bebek dünyaya getirmeyi diliyorum can-ı gönülden.
Yine de tüm bu karmaşık hissiyata inat bebeğimiz için hazırlıklar yapmaktan da geri kalmıyoruz tabii :) Örneğin, kızçemiz için beşiğimizi aldık, odasının nasıl olacağına dair planlar yapıyoruz ve ben battaniye örüyorum onun için :) Tatlı ve keyifli hazırlıklarla geçiriyoruz zamanı. Iğdır'da çok fazla seçeneğimiz olmasa da son 1 ayımızı hazırlıklara hız vererek geçireceğiz.
Şu an 23.haftanın içindeyim. Geriye kaldı 17.hafta. Son 4 haftayı Küçükbeyimle evimizde geçireceğiz inşallah. O zamana dek kendime muazzam dikkat etmem gerekiyor. Erken doğum vs. pek çok olumsuz doğum hikayesine tanık oluyoruz. Sporumu yapıyorum, dengeli besleniyorum, kendimi ve sinirlerimi çok yıpratmadan geçirmeye çalışıyorum günlerimi. Dilerim her şey gönlümüzce istediğimiz seyirde devam eder.

Vakit geçtikçe yine yazarım. Hayat şimdilik güzel hazırlıklar ve tatlı telaşlarla dolu. Ürünleri ve sonuçları mutlak surette paylaşacağımdan şüphen olmasın. ^_^

dipnot: Bu fotoğrafımızı eskileri karıştırırken buldum. Sene 2010. Şehir Çanakkale/ Assos. Hey gidi yıllar!:)



Hiç yorum yok: