Kitap okumak için illa kış mevsimini beklememeli diyoruz ama uzun kış geceleri, soğuk hava-sıcak barınaklar insanda daha çok kitap okuma arzusu uyandırıyor. Bahar kıpırtıları, yaz rehaveti genelde bol dost sohbetini içinde saklayan zamanlardan oluşuyor. Son birkaç ay elime hiç kitap alamadım desem yeridir mesela. Yaz sonu, düğün telaşlar ve eve alışma sürecine istinaden bir avarelik ve koca bir boşluk var kitap okuma alışkanlığımda. Neyse ki daha fazla bu durumun beni engellemesine fırsat vermeyerek tekrar başladım okuyup yazmaya, notlar almaya, analiz yapmaya ki ben en sen kitap analizlerimi üniversitede yapmıştım. Üzerinden geçmiş koca 3 yıl. Şimdi tekrar hareketli bereketli dönemime geri dönüş yaparak bir öğrenci titizliğiyle[!] kitaplarımı okuyup analizlerini yapıyorum..
Elimde 1967 basımlı Reader's Digest Book of World Travel kitabı var. Sevgili pocittam Denizimin babasından bana geçen bir kitap kendisi. Sahipleneli epey zaman oldu ama ben kitaplığımda nadide eserler kategorisinde kendisini sadece saklıyordum. Geçenlerde indirip çalışma masamın yanıbaşına koydum. Gün aşırı içinden bir yer seçip orayla ilgili anlatılanları okuyorum büyük bir keyifle. Fotoğraflar, dipnotlar çok etkileyici doğrusu. Eski kokusu da olunca yanında kitabın daha bir keyif veriyor bana okurken. Bunun yanısıra The Rose of Sebastopol var sürekli okuduğum kitabım. İngilizce kitaplara yöneldim son zamanlarda. Türkçe kitaplara ara verdim direkt ingilizceyle başladım okumalara. İyi de yaptım. Hem bu yıl Kpss'de alan geldi ve artık %50'lik bölüm ingilizceden oluşacak. Benim için harika bir haber oldu. Matematik özürlü ben sevdiğim alandan daha büyük bir başarı yakalayacağıma inanıyorum. Hayırlısı.
Bugün kar temalı bir blog postu hazırlamadım. İçimden biraz kitap konuşmak geldi. Okuduğum Reader's Digest'ten birkaç fotoğraf karesi paylaşarak son vereyim satırlarıma. Kar temalı fotolarım da gelir yakında sen hatta kal ;)