açılır kapanır kapıların eşiğinde, minik ayaklarına üfleyen soğuk rüzgarlar eşliğinde, kulağındaki müzikle yolculuk yapar. Kendini dışarı attığında sabahın o soğuk tazeliği yüzünü bir kez daha yalar geçer ve kendini metrobüse bırakır bu kez. Trendeki soğuk ve rahatsız yolculuğun tersine metrobüs gayet rahat, bir metropol şehrine yakışır sıcaklıkta ve ferahlıktadır. Bu durum küçük kızı çok mutlu eder. Kulağında çalmaya devam eden Steve Miller Band'in coşkulu sesine kaptırıverir kendini "wake up!wake up!" diyerek tempo tutar gözleri kapalı oturduğu yerden. Gözünü açtığındaysa Mecidiyeköy'e gelmiş olduğunu görür ve apar topar kalkar yerinden. Son bir vesait kalmıştır gideceği yere, onu da halletti mi 5 aydır hasret kaldığı o büyülü güzellikle kavuşacaktır. Metrobüsten sonra direkt metro istasyonunda diğer insanların arasına karışıverir gider.
5dk. sonra in-bin yaptığı taşıt çeşitliliğinden başı dönmüş şekilde özlediğine kavuşur.
Onun adı Beyoğlu'dur. Bey'lerin hası, Bey'lerin göz bebeği, Bey'lerin şanlısı, allısı, morlusudur.
Vuslat vakti gelmiştir.
Küçük kız dehşetengiz bir mutluluğun kollarına atar kendini, sevinç çığlıkları Taksim'in dört koluna birden yayılır. İnsanlar döner bir bakarlar vakur edalarıyla ama küçük kız oralı olmaz bile. O, içinde yaşamış olduğu muhteşem duygu taşkınlığıyla kolkola girmiş dans edip şarkılar söylemektedir.
O vakitten sonra zamanın dili tutulur kalır tek bir salise oynamaz yerinden, küçük kızın mutluluğu da sonsuza dek sürer gider.
Beyoğlu'na olan aşkı da bu mutlulukla bulanır, toz olur, uçar mavi-beyaz gökyüzüne karışır. "
İnsanların gitmekten hiç vazgeçemeyeceği, sokaklarını arşınlamaktan bıkmayacağı, her gün gördüğü benzer mekanları, ama sürekli bir hareket ve enerji halinde değişen insan yüzlerini gördükçe göresi geldiği nadir yerler vardır.
Benim de bu nadir mekanlarımdan biri de Beyoğlu.
Belki pek çok kimse için "ortak nadir mekan" olarak mimlenmiş olabilir, farketmez.
Sonuç olarak herkesin Beyoğlu'su kendine güzel, kendine has.
Velhasıl, uzun zamandır ayrı kaldığım bu güzel mekana nihayet bugün gidebildim.
Havanın buz etkisine aldırmadan, sabahın erkencik vaktinde düştüm yollara ki çabucak geçiveren zamanı dolu dolu kullanabileyim dedim.
Ama elbette ki yetmedi zaman nasıl geçtiğini anlayamadım bile. Yapamadan geri geldiğim pek çok şey oldu. Eeee sürekli "ayy şu vardı, ayy buraya da uğrayacaktım, aaa orasını da gezmeden olur mu canımm??" derken vakit su gibi akıp gitti ellerimin arasından bir şeycik de anlamadım. Tez vakitte tekrar gitmeyi canı gönülden istiyorum. Onur gelsin bol bol uzun uzun uzun gezeriz, zaman sınırlamalarına maruz kalmadan ;)
Şimdi sırada bugün çektiğim fotoğraflarımdan bir kaçı var.
iyi-kötü-çirkin.
buyrun..
9 yorum:
Uzun bir ara verilirse Beyoğlu özler ayak seslerinizi - siz de özlersiniz o rengarenk karmaşısını..Beyoğlunun herkes tarafından duyulan o derin sesi özlenir..
yeşo...bu kadar sevdiğini bilmiyordum. ama dün bir ara aklıma geldin - cünkü dün çarşambaydı ya :)
merkala bekledim iste bende.
bu beyoglu hikayesini senin sözlerinle ilerde bir bebeğim olursa ona masal niyetine anlatıcam :)
selfetcim fazla arayı açmamak gerek, arada bir ziyarete gidip gönül almalı doyumsuz misafirperverliğinin tadına varmalı ;)
ayçicanım, bir gün dilerim birlikte başka bir beyoğlu masalını kaleme alırız..
çarşambalar perşembeler cumalar :)
yorum için mersi beaucuop güzeller güzeli öperim çok gine! :)
ilk fotoğrafa bayıldımm!
birdaha istanbula geldiğinde acaba diyorum:)
zeynepcim bunun için özel bir görüşme ayarlarsak mis gibi olur..ist.a geldim hadi görüşelimden ziyade zeynep bugün senin için geliyorum buluşmaya hazır mısın diyeceğim ;)
bekle kuzimu!
Çok güzel anlatmışsın bende de özlem yarattın epey zamandır gitmiyorum.Uzun bir zaman daha da gidemeyiz.
Fotolar da gayet güzel bu arada.
tren nereden geliyordu?ist. içi sandım ben ama sanırım değil. ist.de olsam ben bu kadar özlemez, haftada bir giderdim, ahh ah..
yıldızcım ve defne teşekkür ederim yorumlarınız için :)
Saçlar harika! =D
Yorum Gönder