30 Kasım 2009 Pazartesi

vintage!..vintage!..vintage!




her geçen gün vintage olan eşyalara, elbiselere, takı-tokalara, süslemelere, yazılara, resimlere, ve bunun gibi pek çok şeye olan hayranlığım katbekat artmakta!
hani insanın bir çizgisi vardır..zamanla o çizgiyi farklı süslemeler ve tarzlarla harmanlar fakat yine aslında o çizgide yaşamaya devam eder ya..işte ben de o çizgideyim şimdilerde..tam oturttum artık kendi tarzımı..yeni çıkan modayla harmanlamak da elbette çok hoş ama onun dışına çıkmak hoşuma gitmiyor..nedir bu çizgiler?

elbette ki yıl 1800'lü yıllarından 1900'lü yıllara doğru özellikle de 1900'lü yılların ilk çeyreğinden ortalarına doğru giyim-kuşam-ev-eşya- her alandaki çizgiye hayranlığım dehşetengiz!renkli giyinmeyi de seviyorum..cıvıl cıvıl olmak da çok hoşuma gidiyor ama bunu o zamanla bu zamanı kıyaslayarak yaşamak bana ayrı bir mutluluk veriyor..seviyorum bu tarzı..

yalnız..son zamanlarda benim sevdiğim şeylerden herkeslerde görmeye başlamak acayip sinir ediyor beni:( nedir? herkes bir moda tutturur ondan bıkana yorana sömürüp yalayıp yutana kadar emer emer emer kökünü tadını tuzunu kurutur ya işte bunun da yavaş yavaş kökünü kurutacaklar diye öle çok korkuyorum kiii!!!

herkesin herkes gibi olması kadar sinir bozucu bir durum yok doğrusu!tiki'ler, kokoş'lar, emo'lar, rocker'lar, vintage'lar derken ortalık nedense tek tip (bu sözcük öbeğini kullanrken nedense hemencecik tek bip! diyiveresim geliyor yaa neysem:) insanlarla fıkırfıkır kaynayıveriyor..illet oluyorumm!!

bu sebepten dileğim o dur ki: inşallah bu modayı da emip yutmaz bu çılgın insan topluluğu! nazar boncuğu takıp, hacılara-hocalara gidip okutup üfletip muskalar mı yazıdırsam, yoksam kurşun döktürüp cincin mi çıkartsam, veyahut da elbislerimin üzerine sirke suyu döküp gardrobuma ve odamın 4 bir köşesine sarımsaklar mı assam?
kocakarı işleriyle beyin bulandırmadan yazımı bitireyim barimm..

sevgi ve hürmetle efendim :)











27 Kasım 2009 Cuma

şatodaki çilek sepeti!



bayram geldi. hoşgeldi. sırf adı bayram diye kendimi mutlu hissediyorum. evet bayramları seviyorum lunaparkları, vişneli browniyi, pijamaları, pofuduk terlikleri sevdiğim gibi..hediye almayı ve vermeyi de çok seviyorum..kendimi ve etrafımdakileri de nedenli-nedensiz sevindirmek beni innanılmaz mutlu ediyor..neden böleyim bilemedim ben onu! :)

velhasıl kelam..bugün bayram ve mutlu olmam gerekiyor..ama yeterince değilim nedense..ailem hatta sülalem evlerden dolup dolup taşıyor. kalabalık, mutlu insan yüzleri görmek geçici mutluluklara sürüklüyor olsa da beni dediğim gibi geçici yaa pek etkisi kalmıyor..ben ne idüğü belirsiz bir ruh halinde dolşıyorum ortalarda..

üzerime kabarık kabarık en kabarık çok kabarık bir krem rengi elbise giymek istiyorum şimdi..kocaman bir şatonun kule odasında olmak aynadan yansıyan görüntümü seyretmek istiyorum..zaman bi zahmet 18.yy olsun..ve hemen kuleden karşıda uzanan yemyeşil çayırları ve şırıl şırıl akan nehri göreyim..aynadan gördüğüm yansımama hayran hayran bakarken birden aynanın içinden küçük bir sepet çilek çıksın önüme düşsün..sonra ben çilek manyağı bir blogger olarak hemen uzanıp bir tane çilek alıyorum..kıpkırmızı..üzerindeki siyahcık minikcik noktacıklar öle "ye beni!ye beni!" diyor ki hemen noktacıkların büyüsüne kapılıp hooppp ağzıma atıyorum o lezzetli şeyi..ımmhh..ımmhh..keyfini sürerek yutuyorum o kırmızı meyve harikasını!sonra bişey olur mu acaba? diye düşünüyorum sonradan geliyor aklıma..hoşş gayet normal ölee aynada hayran hayran bakan bir megaloman safdışı bir prensesvari bişey olunca gayet normal :Pbekliyorum..bekliyorum..bekliyorum..havada açılan hemen bir cümlecik bulutunda "loading.." yazıyor ama bişey olduğu yok..ııı ııhh! cık! vs.
sonra ben de önüme konan bir sepet çilek ganimetini yiyip oturmaya devam ediyorum sandalyemde..ne hoş bir 18.yy tablosu değil mi?ama olsun bunu istiyorum!böle vurdumduymaz,tınnnnn!!!,gamsız,böle tuhaf ve saf olmak istiyorum kısa bir süreliğine..keyfini sürmek istiyorum..nasıl bişey acaba diye?


neysem.mutlu, huzurlu, çılgın kalabalıktan uzak güzel bir bayram temennesiyle ahali! :)

25 Kasım 2009 Çarşamba

cici-bici-şeker-şerbet

dost gelir..2gün gebze-eskihisar-darıca üçgeninde gezer dolaşırız..keyfliyizdir, mutluyuzdur..geriye kalan birkaç fotoğraf karesiyle birlikte rahatlık veren bir huzurdur.. :)


































24 Kasım 2009 Salı

günümüz kutlu olsun!



ücretli, sözleşmeli, kadrolu, kadrosuz, sömürülen-sömürülmeyen tüm meslektaşlarımın günü kutlu olsun..

23 Kasım 2009 Pazartesi

porsukağacı.




dehşetengiz bir kızgınlık ve öfke hali söz konusu içimde..hiç birşey sölenmesin,emredilmesin,beklenmesin benden..susayım,kitabımı okuyayım azıcık birazcık keyif yapayım istiyorum.yalnızlığı özlüyorum..tek başıma istediğimi yapabilme özgürlüğümü istiyorum..kimse yerimden kalktığımda ne oldu?ne yapıcaksın?nereye? gibi söz dizinleriyle beni sıkmadan,bana karışmadan kalkıp odaya kitap karıştırmaya gitmek,lavaboya gitmek,mutfağa su içmeye gitmek,üzerime hırka-patik-vs.almaya gitmek,gitmek,gitmek ve yine gitmek istiyorumm!

sabah kalktığım andan akşam yatış saatime değin hep bir koşuşturmaya tabii olmaksızın kendi başıma takılmak istiyorum evde..dışarı çıktığımda yaşadığım çevreye has bir davranış olarak aile dayatmaları,engellemeler vs.vs. ne olursa olsun benim canımı fec'i şekilde sıkmakta!bu annem olsun bir başkası olsun..insanların gözü sürekli yaptığım işte,ne yapıyorum ne ediyorum,nereye gidiyorum,kimlerleyim'de..abi 23 yaşımın son demlerinde 24 yaşıma ramak kala yaşadığım içler acısı kuşak ve çevre farkına bakar mısınız?tahammül sınırlarım zorlanıyor..üzülüyorum üzülüyorum hep kendi kendimle derdim zaten başka bişey olduğu yok!

evden uzaklaşmak, ailemden uzaklaşmak, Gebze'den uzaklaşmak, en okunası kitaplarımdan uzaklaşmak, en sevdiğim şeylerden uzaklaşmak, telefonlarmdan, internetten, tv'den ve yayınlanan tüm programlardan uzaklaşmak, dostlarımdan/arkadaşlarımdan/tanıdığım tüm insanoğlu ve kızlarından uzaklaşmak ve tüm bunların üstüne bir de kendimden uzaklaşmak İSTİYORUM!

bavulumu hazırlamak, en renkli ve cici bikinilerimi/plaj havlumu/plaj çantamı/flip-floplarımı, elbiselerimi, bol t-shirtlerimi, saç tokalarımı, incik boncuklarımı, güneş gözlüğümü içine koyup, cebime bilmediğim uzak kıyıların uçak biletini atıp bulutların çok üstünde uçmak,uçmak,uçmak..sonunda karaya ayak basıp, süt beyazı tenimi bu bilmediğim uzak kıyıların kızgın kumlarına yatırmak, yanıp-kavrulup terlediğimde turkuaz yeşili berrak sulara atlamak, yüzmek, yüzmek, yüzmek..yüzdükçe suların o çekimi bol diplerine dalıp bir avuç kumla günışığına çıkmak, "yalnız" ve "özgür" kız havalarındayken tek başınalığın keyfini sürmek, tüm olumsuzlukların ve can sıkıcı olay ve olguların üzerine sinir bozucu kocaman kocaman kahkahalar atmak, boğulurcasına gülmek,gülmek,gülmek..gülmekten yoruldukça suları yara yara geri yüzüp su damlacıkları üzerimden aka aka kumsala çıkmak, kıyıda bulamadığım çalı-çırpı yerine ellerim ve parmakçıklarımı kullanarak kocaman bir kahkaha çizip dalgaların onu yalayıp yutmasını seyretmek, gözlerimi kapayıp sırtüstü kumsala uzanmak dalgaların bu kez de beni yalayıp yutmalarına gönüllü teslim olmak ve o yumuşacık huzur veren dokunuşlarının keyfini sürmek İSTİYORUM!

çok şey mi İSTİYORUM?


22 Kasım 2009 Pazar

falling asleep.




başağrısından çatlayan bir beynin trajik uykuya gömülüşü..istem dışı olaylar sözkonusu..sözde 5saatlik dersten sonra-kii bu duruma nedense hiç alışamadım.millet pazar sabahı sıcacık yataklarının içinde uykunun en sevimli yerinde ayaklarını birbirine sürtüp mışıl mışıl uyuyorken bendeniz sabahın körü vakti düşüyorum tim..tim..tim..yollardayım!ne hazin bir tablo yeşocan için!:(gözlerim şişik şişik,ağzım 10x5 metre esnemeyle gevşemiş halde,başağrısı blah..blah..blah- hiç halim vaktm keyfim tadım tuzum hiç bişeyim kalmadı hiçbir yanımda.-ne de çok "hiç" kullandım 1 adet cümle içerisinde heyhatt!-

eve geldim 2 saat uyudum..ne oldu peki?kabuslarla boğuştum durdum uyuduğumdan da bir şey anlamadım ve şimdi daha beter yorgunum efendim.."yukarı tükür bıyık,aşağı tükür sakal." misali valla bendeki durum..başka tabire şayan bir cümle yoktur şu durumumu özetleyecek..şimdi BKM mutfak tv'de loboloboloblobloooobbbb derken anacağım elcağızlarıyla yapacağı bayramlık ev baklavasının içini hazırlıyor fındıkları kırmış iç ediyor..ben de bilgisayarın başında sevgili bloguma birkaç cümle bız'bıklıyorum..ne sevimli bi tablo değil mi?kendi başımıza takılıyoruz ölece..aslında kendimi huzursuz,bir yerde duramayan kötü ve depresif bir ruh halinde hissetmiyorum..tek derdim sanırım uykusuzluk ve güniçinde görmüş olduğum rüyaların diz boyu kabuslara batmış olması!insanı ister istemez sıkıntıya sokuyor bu ruh hali yoktan yere..ne gerek var ki..

pıfff pofff pufff!

tatlı limon*

güzel birgündü istanbul sınırlarında,taksim sokaklarında,öğlen 1 ila akşam 5 sularında..ve dostlar geldi taaa uzaklardan..tıpış tıpış yanlarına gittim,hasret giderdim,güldüm,eğlendim,mutlumutlu oldum..sıcak adaçayı yudumladık,kahve keyfi yaptık,sokakları arşınladık,arabamızı belki park etmek için aynı noktada 1364 kez dönüp dolaştırdık ama aynı havayı solumak da yettii..tüm gerginliğimiz,sıkıntımız,çocuksu mutluluğumuza karıştı gitti..ve sonra gittiğim yollardan geri geldim hüzün bulutu başımın tam üstünde en heybetli halleriyle salını salınıverirken..saat geceyarısını buldu ve ben bu güzel günün en kısa zamanda kendisini yinelemesini isterimm..sonra bir daha yinelemesini..sonra yine yinelemesini..özlemim diz boyu anlatamam..hele ki çanakkale gibi dünya güzeli bir mekandan kocaeli gibi dünya kötüsü bir mekana kapak atmak-atmak mecburiyetinde kalmak- adapte olma babında çok yoruyor beni..cillop gibi bir hayattı orda yaşadığım..sonra aile yanına dönmek nasıl da koyuyor ahhh ahhh yaşayan bilir misali en derininden çekerim ahh'ımı..

-deşme yaralarımı blog!dokunma bana!gelme üstüme!çok histerikim çookkk!beni bir ben anlamaya çalışırım..onu da yapamam elime yüzüme bulaştırırım..kalır ölece!neyse işte öle!-

böle bir güzel günün anısına tutup depresif kelime bıdı.bıdı'larıyla keyfimi bozmayayım..en kısa zamanda yine biraraya gelicez nasıl olsaa..bayram yakındır ee pek tabii gezme bahanem de yakındır ;)

birkaç tane güniçi fotolardan koymak ister canım..koyarım kıh..kıh..kıh :)

































all photos by Yeşocan*

19 Kasım 2009 Perşembe

keyf-i alem!

küçükbeyimle bıdı bıdı telefon görüşmesinden sonra uyku vaktimin geldiğini görüyorum..yoğun birgündü..ders çalışmakla geçen yoğun birgün!yarın da ritüel devam edecek..
08:00 uyanış
09:00 ders başına geçiverme
12:00 ders molası-abur cubur atıştırma aralarından sonraki en uzun ara..
14:00 tekrar ders başı
17:00 ders sonu.
ve sonra tüm akşam benimdir..keyfini çat-sür-eğlen güzelim akşamı akşam et! derken azıcık bilgisayar başında internet bız'bıklamak..sonra yatmadan evvel bir porsiyon kitap okuyup uyumak..buaralar elimde okumakta geç kalmış olduğum kitaplarımdan bir tanesi var -Emre Kongar ve Kızlarıma Mektuplar- geçen yılın doyumsuzluğuna kendimi kaptırmışken okumakta geciktiğim kitaplar listemi yapıp kütüphaneme doldurudolduruverdiğim can'larım kitaplarımı,bu yıl keyfini uzata uzata-süre süre okuyorumm!ne mutlu Yeşocana! :)

keyfli okumalar efendim..

cazu..cadı..bitch!


babam geldi aklıma nedensiz..ve bana "cazu" diye seslenişi..için kıyıldı birden..neden böle derdi acaba diye düşünmeye başladım..sanırım beni evin küçük "cadı"sı olarak gördüğündendi bana böle seslenişi.hoş ben "cazu" kelimesinin eski dilden taaa bugünlere değişerek gelip "cadı" anlamına geldiğini çok sonraları öğrenmiş olsam da anlamını bilmediğim halde "babam" ya beni farklı bir isimle çağırıyor oluşu bile çok hoşuma giderdi..ve şimdi bu kelimeyi hep güzel bir ortamda, güzel bir muhabbettin ardından, bol kahkahayla birlikte sölemesi geliyor gözlerimin önüne..yani hep mutlu ortamları anlatıyor bu güzel kelime benim için..onun küçük ve yaramaz "cazu"su..şimdi de değişen bir şey yok..şimdi yaramaz olmasam da zaman zaman fırlama bir cazu olabiliyorum..velhasıl kelam gecenin bir vakti blog sayfam önümde içimden birden bunları yazmak geldi farklı bir amaç için açmışken yeni kaydımı..neysem.

 
Posted by Picasa



herzaman olduğu gibi bu sabahta bir rüyayla açtım gözlerimi gün ışığına..daha doğrusu açmayı hiç istemedim desem daha güzel olacak..klasik rüyalardan biri değildi..aksine öle huzur verici,dingin,insanın içine dalıpta çıkamayacağı cinsten bir rüyaydı bu..

sevdiğim, en sevdiğim "denizin biri"nin üzerine sereserpe uzanmış gözlerimi kapamış suyun keyfine varıyorum..öle doyumsuz ki bu huzur rüyamın içinde dahi gözlerime açmıyorum sükunetim büyüsünü bozmasın diye..yudum yudum içiyorum sessizliği..suları avuçlarımın arasından kaydırıyorum..şıp..şıp..şıp..damlıyorlar geldikleri yere doğru..ve ben gülümsüyorum..evet gülümsüyorum..ve çok mutluyum..

şimdi sorarım size ki böle bir atmosferden sıyrılıp hoooppp!!! yatağın içine sudan çıkmış balık misali düşüvermek nasıl bir duygudur!-FA-Ci-A!
halen rüyamın etkisindeyim..günboyu çıkamadığım gibi günsonu da aynı eblek eblek ortalarda dolaşma durumu devametmekte..birazdan tekrar uyucam ve dileğim aynı dinginlikte bir rüya görmek..istiyorum evet istiyorum!çünkü; böle bir duruma uzun bir süre daha hasret kalarak yaşıcam..hele ki küçücük daracık bir dünyada kocaman bir hayal dünyasına sahip olan bendeniz rüyalar aleminde kendini bu tarz güzellliklerin içinde buldukça sanırım bir nebze olsun hasretini dindirebilecek! :)
en akla yatkın makul gerekçem ise mevsimlerden Kış ayındayız!! hoooppp!!hayallere gömül!:)

18 Kasım 2009 Çarşamba

fed up with..

yaklaşık 5 saattir bilgisayarın başında evrimsel dönüşüme örnek model insan tipinde oturdum google'ın orasını burasını bızbık'lıyorum..ve halen istediğim kıvama getiremedim pek sevgili bloğumu :( sevdiğim bir resmi bile adam gibi yerleştiremedim .-sinir oldum-
ama diyorum kii "ey mi yaman bey mi bre zındık blog!hesabım bitmedi seninle!"
cillop gibi olcak..bekleyiip görecezzz hadi bakalım :)

17 Kasım 2009 Salı

dreams of dreams!

haydi gel!
rüyalarımdan 13 bölümlük bir dizi yapalım!
kırmızı domatesler diken çiftçilerimiz,
kayaların arasında kurulan panayırlarımız,
yükseklerden uçan uçurtmalarımız,
kanatsız kuşlarımız olsun..
tek gözlü canavarlar,
insan yiyen martılar,
ormanda pembe şapkalı mantar toplayan çocuklar olsun..
cin Ali'ler cin Ayşe'ler saklambaç oynasın,
ayağımız kaysın karlı tepelerden yuvarlanalım kırlara
papatya toplayalım gelincik tarlalarında
kahkahalarla çınlasın kulaklarımız
birbirine karışsın yumak yumak rüyalarımız!*

küçük mutluluk!


Posted by Picasa

III


Posted by Picasa

II

Posted by Picasa

IV

Posted by Picasa

V

Posted by Picasa

VI

Posted by Picasa

VII

Posted by Picasa

evcilik oyunu


eveeeettt!!!niyahet sükuta erdi günüm..sıcacık bir oda ve yanan sobanın üzerinde fokur fokur kaynayan bir demlik tarçın-zencefil-ıhlamur karışımı bitki çayım..ohh!misler gibi evelallah!

bu sakinliğe ölesine ihtiyacım vardı ki bu evde, şimdi bunun keyfini sürüyorum doyasıya..hava da soğuk mu soğuk..tam benlik yani aklımı ve vücudumu dinç tutan cinsten..KPSS ineği modunda gevşememe fırsat vermeyen bu dinçliği çok seviyorum!evet seviyorum :)

blog yazılarıma da koşuşturma telaşesinde fırsat bulamadım da yazamadım..şimdi karşınızdayım efendim ehehe! :)
bu açık bir itiraftır:

efendim,malumunuz henüz açılmış olan bir blog sahibesiyim..ne nasıl kullanılır bilemiyorum..bildiklerimle de elimden geleni yapıyorum..sayfanın orasını burasını kurcalayıp eğleniyorum da bir yandan..ama istediğim kıvama gelemedim henüz..bu da zaman içerisinde olacaktır sanırım..yazılarım şimdilik kısacık minicik olabilir,okumak zevk vermeyebilir de,takip etmek helekim -ıgghhhh!- bu düşünce şöle bir kenarda asılı dursun hatta diyelim ki "Getirin Giyotini üleennn!"..ama zaman efendim zaman..geleceği varsa göreceği de vardır :)